Terk edilmişliğin
bitimsiz külfeti eşlik ederken kifayetsiz ve belirsiz yarınlara ait tutanakları
çoktan yaktım göğüs çeperimde.
Ne yanılgı ne de
belirgin bir hata.
Ne yanlış ne de
yanılsama. Olsa olsa çoğuldan tekile indirgenen müphem bir gidişat var olduğuna
inanmak gafletinde bulunduğum.
Boşluğun himayesinde
süre gelen bir yolculuk bitime çeyrek kala.
Girizgâhın ardından
engin bir derya belirsizlik hatta hiçlikle örülü.
Hiçlikle örülü bir
dünya mı yoksa hiçliğe haiz olan şahsım mı… Öyle ya, kimin hangi isteğine
karşılık verebilmekteyim ki. Basitten zora uzanan bir süreç adım adım
arşınladığım ve geriye dönüp bakıp da gördüğüm o hülasa: Bir arpa boy yol
alamamış olmanın yaşattığı hüsran.
Sancısız bir doğum hiç
olmadı ki bu güne kadar ve her seferinde sil baştan. Ne inkârı mümkün ne
ispatı. Ne riya gördüğüm reva ne de tek bir yanlış yaptığımı sandığım. Tüm
telaşım da bu olmadı mı hep… Varsa yoksa elememek doğru şıkları ve hayal
kırıklığı yaşatmamak kıymete binmiş kim varsa dünyamda yaşattığım. Bunun uğruna
oksijensiz kalmaya da razı gelmedim mi hep.
İşte yine geldim aynı
noktaya. Tam da Nasrettin Hoca’nın fıkrasında zikredildiği üzere… Kimi memnun
edeceğimi şaşırdım.
Olmuyor, olmuyor ve
olmayacak da ve asla net bir kazanıma da sahip olamayacağım bu gidişle. Varsa
yoksa zihinlerde şahsıma ait yerleştirilmiş bir profil. Yeri geliyor ismimden
bile nefret ediyorum. Ne bir ismim var ne de iki. Yeri geldi mi adımla çağırma
zahmetine girmeden gümrükte depoda kalmış kıdemli bir malmışçasına soyadımla
hitap eden nicesi.
İyi de ne ismimi seçme
şansı tanındı bana ne de yaşamakta olduğum hayatı. Hiçbir seçim hakkı
tanınmadı. Olsa olsa seçim zamanı hatırlıyorlar beni. Sanki oy sandığında
dünyaları değiştireceğim. Ben kendi hayatımı şekillendiremezken ne çok şey
bekleniyor benden.
Karar verdim. Firar
edeceğim bu zindandan. Daha aydınlık ve daha ferah bir dünya bulacağım hatta
ellerimle inşa edeceğim. Ve kimseye de giriş hakkı tanımayacağım. Ne iç dünyama
ne de yeni hapishaneme. Varsın, tek kişilik hücremde kalan hayatımı idame
ettireyim. Oy kullanmayı da reddediyorum. Hatta adımı da değiştireceğim. Belki
bir iki rakamla kodlarım kendimi. Zaten yaşama şansı ve hakkı tanınmayan
birinin ismi olsa ne olur kodu olsa ne olur.
Kızgınım hem de
inanılmaz: En başta kendime. Akıntıya kürek çekmek tam anlamıyla bu olsa gerek.
Görmez gözlerle ve işitmez kulaklarla dikkat kesilmiş nicesi. Ancak avaz avaz
bağırdığımda bir fısıltı çalınıyor kulaklara. Zaten hangi kafada hangi profil
varsa onu da bilmek arzusunda değilim asla. Ya benim zihnimden neler geçiyor,
var mı bir soran ya da neyle iştigal ettiğimin var mı bir önemi?
Sefil hayatımın sonuç
bölümündeyim. Girişe müdahale edenlerin ardından gelişme bölümünde ellerinden
geleni esirgemeyenler gerilemem adına. Ve geldik son bölüme: Her kafadan çıkan
bir ses ya da duymak istemediğim ne varsa ayan beyan kulaklarımla duyduğum.
İstifledim tüm
duyguları, biriktirdim gündelik telaşlarımı ve yığdım içimde birikenleri. Sonuç
mu? Koca bir sıfır onca formül ve denklemeden arda kalan.
Yanıtladım da tüm
soruları. Ama kopya çekmişler ben farkında değilken. Zaten cevabını bildikleri
soruyu başka bir algıyla yanıtlayınca faul sayıldı benim vuruşum. Alemspor: 1
Gülümspor: 0
Soracağımı da sordum akabinde.
Sadece yankımı duydum konu bitiminde. Bu da alışkanlık haline geldi zahir:
Sessiz onca insan görmezden ve duymazdan gelen.
Gürültüye tahammül
edemezken bu sessizlik de ayrı bir gürültü kirliliği ölümün çağrışımıyla. Yok
sayılmak nasıl bir külfetse ben de yok sayacağım aslında var olmayıp kendini
dünyanın merkezi sananları. İster eş güdümlü bir yalnızlık olsun ister
teferruatlı bir hayat dilimi ellerimle parçaladığım. Bana pastadan pay
tanınmadıktan sonra kararlıyım artık hiçbir fiiliyatla iştigal etmemeye. Yok
sayılmak ne kadar yakıcı ise varlığım da o kadar değerli. Ben kendimi sevdikten
sonra ve sahip çıktıktan sonra benliğime ve öğretilerime.
Tükenmiş bir yoksunluk
dipsiz kuyuda susuz kalmışçasına ve çıkış noktası kayıplarda çoktan.
Cevabını bildiğim sorular her ne kadar
bilinmezler grubuna dâhil olsa da tutumumu değiştirmek zorundayım hele ki bu
kadar mücadelenin ardından hiçbir anlamı kalmadı da. Varmışım yokmuşum mademki
bir anlam teşkil etmiyor.
Yanıt almamak artık bir
destur oldu şahsım adına bu yüzden tepkisizliğin nasıl bir yansıma yaratıp
hırpaladığı bilgim dâhilinde. En büyük tepki mademki tepkisizlik sıra bende.
Oyunu kurallarına göre oynamaksa nirengi noktası görüyorum ki başka seçeneğim
kalmadı.
Hile yoktu oynadığım
hiçbir oyunda. Yalan yoktu sarf ettiğim cümlelerde. Ve riya yoktu severken.
Olması gereken bu
sandım. Yapılması gereken ne ise yaptım da. Gerçi ölsem gözüm açık gidecek
olsam da… Zaten kimsenin umurunda olduğunu da sanmıyorum. Varsa yoksa bitimsiz
egolar ve zafiyetleri esir almış. Benim tek zafiyetim hep sevgiye olan
düşkünlüğüm oldu madem kabul ediyorum işte: Dünyanın en zayıf insanıyım ama her
şeye rağmen bitimsiz bu kaynağı göz önüne alırsam görmekteyim ki; dünyanın en
güçlü insanıyım. Her ne kadar yanlış ve eksik algılansam da…