O kadar soğuktu ki gece
Yazın ortasıydı hâlbuki
Ne varsa derinden
sızlatan
Kâfir yalnızlığımın
eşliğinde
Yakan ince ince…
Serenadı ayın,
Dansı eşlik ederken
O çapkın yıldızların.
Körelmiş bir karanlıktı
söz konusu
Gündüz bile gitmiyordu
O mistik gizemin
kokusu.
Neydi, kimdi kim bilir
Sarnıcı o derin kuyunun
Tükenmişliğin manası
Sus pus ve kahrolmuş
bir döngünün
Süre gelen yobazlığı.
Koyulmuş ne varsa
Her ne ise ihtiva eden,
Asil yüreğin canhıraş
kuruntusu:
Adı hasret, adı imkânsızlık
Çepeçevre sarmış çoktan
Buydu işte derinden
sarsan.
Üşengeç tutumu şu
gönlün
Riayet ederken ve
hükmetmişken
Adına kader denen.
Sırra kadem basan o
rüyalar
Ruhu dört yandan
kuşatan.
Defalarca niyaz etmedim
mi…
Sayısız kere dilemedim
mi…
Tuttum vurdum kendimi
yollara
Sağa sola sora sora.
Derviş ruhlu biraz
Sevgi dendi mi
Yersiz yurtsuz
Ah, o düşler eren
nihayete
İstem dışı, sorgusuz
sualsiz.
Biri bin para
sevdaların
Hali harap gönülden
sevenlerin
Yine de en güzel
armağanı Yaratan’ın.
Kılıfına geçmiş onca
yalan
Kula kulluk eden onca
insan
Görüp göreceğim en
dertli devran.