Dönmez bir daha akan giden sular geri gelmez geçen günler geri gelmez OVİDİUS
Şair düşünür OVİDİUS un bu güzel dizelerini sizlerle paylaşmak gücüm yettiğince
yorumlamak istiyorum .
Zaman,sürekli, sonsuzluk deryasına akan bir ırmak gibidir.Akan su,dökülür gider
yerine yenisi gelir.Mekanda,her an değişir aslında yerine yenisi gelir.Gelen tecelli
gidenin benzeri fakat aynısı değildir.
“O her an,yeni bir şendedir.”
Yani kainatın yaratıcısı olan yüce Allah,her an yeniden bu alemi var eder, yok eder
yeniden var eder.Bu yok olup yeniden var olma o kadar süratle gerçekleşir ki insanlar
alemi sabit bir halde sanır.Bir film seyrettiğimizde milyonlarca resmi ardı ardına
gördüğümüz için film oynuyor zannederiz.İşte zaman ve mekanda sürekli aktığı değiştiği
halde biz onu sabit sanırız.Bu gözün yetersizliğinden kaynaklanan bir algı yanılmasıdır
aslında.Yanan bir meşaleyi süratle çevirirseniz havada bir çember görüntüsü oluşur,aslında
ortada çember filan yoktur.Bütün bu alem ve adem de her an yeniden yaratıldığı için sürekli
varmış gibi algılarız.İşte bu var olup yok olan,bize alem görünen Alemlerin Rabbi olan Allah’tır.
O,Ef’aliyle bilinir,sıfatıyla görünür,zatıyla Hak ile Hak olunur.
Rahman ilmel yakin bilinir,Rahim aynel yakin görünür,besmele hakkal yakin makamıdır ki onunla
o olunur.Bu ayakların kaydığı bir sırdır,insan haşa Hak olmaz,Hakta benliğinden arınır yok olursa
 o kişiden Hak tecelli eder.
***Aradaki farkı iyi kavramak ve haşa münkir nefsi ilahlaştırma yoluna giderek esfeli safilini
boylamaktan imtina etmek gerekir.***
Allah’u Teala ;
“O her an bir şendedir.”Yani her an yeni bir işte oluştadır.Her tecelli yeni bir oluşa vücut verir,
gelenle giden tecelli birbirinin benzeridir,fakat tıpatıp aynısı değildir.Hiçbir şey,sabit değildir.
Herşey,görecelidir.bu gerçeği 21 nci asırda modern bilim açıkça ifade ediyor.sırlar bir bir
çözüldükçe maddenin ezici hegemonyası ve maddeci materyalist düşünenlerin köhnemiş
felsefeleri adeta yerle bir oluyor.
Bu konuda bir Kur’an ayeti bu görüşümüzü doğrular;
“Siz dağları sabit sanırsınız,aslında onlar yürütülmektedir.”
Bilge,OVİDİUS bu beytinde bir hakikate işaret etmiştir.
Zaman,sonsuzluk kaynağından doğup yine sonsuzluğa dönen,bir çağlayandan durmaksızın
dökülen sular gibi akıp gitmekte,bize verilen sayılı nefeslerden oluşan ömür hızla tükenmektedir.
Aristo da bu konuda şöyle der;
“Bir suda iki defa yıkanılmaz.”
Akıp giden zamanın bir daha asla geriye getirilemeyeceğini anlatarak,kısacık ömürlerimizi
boş emel ve ihtiraslarla,tüketmemiz durumunda insan için en değerli yakıt olarak bilinen
zaman bir su gibi akıp gider ellerimizden,gençlik,güzellik,güç ve kuvvet sahibi olduğumuz
çağlar, o tatlı günler,mutlu anılar,yaşantılar bir daha geri gelmez.
Bu yüzden akıllı bir insan bilir ki hayat denilen filmin tekrarı,geçen zamanın kazası yoktur.
N.Fazıl KISAKÜREK üstadın Sakarya şiirinde bahsettiği gibi her şey akar,su,tarih,zaman
Akışta gizlenmiştir adeta tüm hayat.Akar,akar,akar;ama akan her damla birbirini takip eder
her sahne yeni yepyeni bir film karesidir.Bir öncekinin devamı, benzeri,belki de tıpkısıdır
alem,ama asla aynı değildir.
Şimdi akıp giden zamanın değerini anlattıktan sonra aşık Nesiminin konuyla ilgili dizelerini
açıklayalım Rabbimin izin verdiği kadar.:


GEL GEL BERU Kİ SAVM I SALATIN KAZASI VAR
LAKİN AŞKSIZ GEÇEN ZAMAN I HAYATIN KAZASI YOK
AŞIK NESİMİ

Nesimi de OVİDİUS’un dizelerindeki gibi İnsan hayatında aşksız geçen zamanın geri
gelmeyeceği hakikatine işaret ederken,bedenen kılınan namazın ve tutulan orucun
kazası her zaman mümkündür,fakat aşksız,yani ilahi huzur bilincinden uzak geçen
hayat anlarının bir dahi geri gelme olasılığı olmadığı için,kaza edilmesinin de söz
konusu olamayacağına işaret ediyor.Ayrıca,burada hakikat namazına atıf vardır.
Bütün kainat zati bir ruhla diridir.herşey onu tesbih ve zikreder.
Aşksız bir nesne,bir yer,zaman yada mekan düşünülemez.Hatta ilahi aşka muhatap
olacak hakiki bir insani kamil kalmayınca kainatın eczası bir anda dağılıp gidecek,
kıyamet denilen o meş’um saat böylece gelip çatacaktır.Kazası mümkün olmayan
daimi kalple kılınan bir namaz,öyle bir namaza duruyorsun ki ancak ölürken selam veriyorsun.
NESİMİ dizelerinde aşksız geçen zaman ı hayatın kazası yok derken hakikat namazına işaret etmiştir.Gerçektende miraç ettiren namaz bu namaz hayat boyu kılınır ve kazası yoktur.
Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar namaz kıl !ayeti buna delildir.

Öyleyse nedir, nicedir bu namaz,nasıl kılınır,dilimiz döndüğünce anlatalım.

NAMAZIN HAKİKATİ:
Şeriat ehlinin namazı belli vakitlerde bu dünyanın kesafetinden kurtularak gafletten uyanarak
kulun Rabbinin divanına edeb,huşu,huzu ile yönelerek günde 5 (beş vakit halini Alemlerin
Rabbine arz etmesi,nefsini murakabeye çekmesi,nefisle yapılan büyük cihada devam ettiğinin
işaretidir. Yunus bu namazı şöyle tarif eder dizelerinde
AŞK İMAMDIR BİZE GÖNÜL CEMAAT
DOST YÜZÜ KIBLEDİR DAİMDİR SALAT
(Salat namazdır malumunuz veçhile..)
Bu namaz hakkında Resulullah (s.a.v. Alemlerin Rabbinden rivayet ettiği kutsi hadiste şöyle buyurmuştur:”
Namazı kulumla kendi aramda ikiye böldüm.Kuluma istediği verilecektir.”Namaz,bütün melaike-i kiramın hal ve hareketlerini cem eden bir zikir,bir tefekkür deryasıdır.Kul,mevlaya tam bir acz ve teslimiyetle yönelirse namaz
bir sığınma,içten bir yöneliş ve tam bir ubudiyetle teslimiyettir.
Onun tevhit kalesine sığınan kurtulur.Fakat,namazın şeklen kılınması vücudu zinde tutmak için yapılan bir sportif bir faaliyetten öte geçemez..Namazda ;kul huşu ve huzu içinde edeple kimin huzurunda olduğunun farkında olmaya çalışmalı,niyetini halis tutmalı,yaratanla zaman-mekan mefhumu düşünmeksizin tam bir tevhid şuuruyla kılmalı,ayet ve sureleri ağır ağır ,manasını düşünerek okumalı,riya ve sümadan kaçınarak kendisini adeta mahşer yerinde hesaba çekiliyor
hissiyle içinden,korkarak ve yalvararak iltica etmeli,mümkünse gözyaşlarıyla secdeye kapanmalı tam bir fena haliyle ona sığınmalı,Allah’ın huzurunda yalnız onunla olmaya çalışmalıdır.
Zira hadiste şöyle gelmiştir;
“Namazda ancak kalbin hazır olduğu kadarı kabul olunur.”
Hz.Ali bu namazı kılarken tirtir titremeye başlar ve niçin korkuyorsun diye soranlara;
”Yerin ve göğün yüklenmekten imtina ettiği emaneti vermek için onun katına çıkıyorum nasıl korkmam” derdi.
Gerçektende hakkıyla kılınırsa bu namaz bedenin miracıdır.Allah’ın,ihsan ve yardımının devamını sağlar.
Havz-ı kevserden o bitmek tükenmez nimetten içmek isteyen bu namaza ihlas iledevam eden,cennet-i Naime girmeyi dileyen beş vakit namaza devam eder.Aşağıda me’alen verilen ayet ;
Şeriat namazı istisnasız her Müslüman’a farz olan bir ibadettir.
“Namazı dosdoğru kılın.Çünkü namaz,mü’minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.”(4/103
Maide suresi altıncı ayet apdestin nasıl alınacağını ve guslü tarif eder.
Araf suresi 55 ve 56 ncı ayetler ise duanın adabını öğretir.
Namazın beş vakit olması bizzat Allah’ın emridir.
“Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze yakın saatlerinde namazı kıl.Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir.(11/114
Bu ayette M.Arabi Hz.lerinin de işaret ettiği bir sır vardır.Kılınan nafile namazlar günahlara bir kefarettir ki her kulun ayağı sürçer,herkes hata yapar.Öyleyse hasbel beşer işlenen her günahtan sonra o yeri terk etmeden,iki rekat namaz kılarak tevbe,istiğfar etmek gerekir. Ayrıca her farz sünnet namazı dahi nafile niyetiyle kılmak Allahu teala ya yaklaşmanın en kestirme yoludur.Nafile karşılıksız demektir.Ne cennet kokusu ne de cehennem korkusu olmadan kılınan her namaz nafile statüsündedir.Ayrıca
Unutulmamalıdır ki iblis secdeden imtina etmekle huzurdan kovulmuştur.
“Ancak iblis secde edenlerle beraber olmaktan kaçınıp-dayattı.”(15/31
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor:
“Namazları bilhassa orta namazını koruyun ve Allah’a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza durun..”(2/238
Burada bahsedilen salat-ı vusta daimi namaz,kalp-gönül namazıdır.Bu namaz öyle bir namazdır ki onun kıblesi Hz.Ahadiyet kabesi bizzat Allahtır.Bu namazın ikindi namazı olarak kabul edilmesi çok yanlıştır.
Vakitlere bağlı namazların diğer vakit namazlarından farkı,ayrıcalığı ne olabilir?
“Salat-ı Vusta “,orta namaz bazı islam alimlerince ikindi namazı olarak kabul edilmişse de hakikat marifet ehli bu namazın kalb-gönül namazı olduğu hususunda hemfikir olmuşlardır.Zira;kalp bedenin tam ortasındadır kalpte,insan vücudunun merkezidir.
Yüce Peygamberimiz;“Vücutta bir et parçası vardır,dikkat ediniz O kalptir.O sağlam oldu mu bütün vücut sağlam olur ,o bozuk oldu mu bütün vücudun sıhhati bozulur.”
Elbette burada kast edilen kalbin deruni hayatımızdaki manevi yüzü ve insanın
“Kalp,Ruh,Sır,Hafi,Ahfa,Sırr-us sır” denilen manevi motor sistemidir ki genel ifadeyle hadiste kalp ismiyle zikredilmiştir.Kalpte bir nokta vardır,o nokta sonsuzluk alemine geçiş,adeta kulun ahret alemi ve Alemlerin Rabbi olan Allah’la irtibat yeridir.Buna
nokta ilmi denir.Bu küçük nokta,bütün noktaları içine alan sonsuzluğu kapsayan nokta-yı kübra içerisinde fanidir.Bazı hakikat alimleri örn.:Pir Muhammet Nur ul ARABİ Hz.leri
İsmail Hakkı Bursevi gibi alimler bizim ilmimiz nokta ilmidir buyurmuş.Hz.Ali besmelenin altındaki nokta benim diyerek aynı konuya işaret etmiştir.
Hakikat,Marifet ehline göre namaz,kalbin daimi olarak Rabbinin huzurunda olması gibi çok derin bir anlam taşır.Buna binaen hadis-i şerifte ;
“Namaz ancak kalp huzuıru ile olur” denilmiştir.
Çünkü;namaz kılan yaratanı ile münacat eder.Bakınız kalp namazı hakkında Abdulkadir Geylani Hz.leri şöyle buyurmuştur.
“Kalp asıldır,geri kalan uzuvlar ona tabii olur.Hakikat namazının zamanı sonsuzdur.Onun mescidi kalp’tir.
Cemaati;iç alemin diliyle tevhiT isimlerini okumaya devam eden batıni kuvvetlerdir.İmamı ise kalp’teki şevktir.Kıblesi Hz.AhadiyYettir ve Semadaniyyet Cemalidir.Asıl,hakiki kalp bu namazı kılabilendir.”buyuruyor.
Böyle olan kalp ve ruh sürekli namazla meşguldür.Kalp,ne ölür nede uyur.Uykuda ve ayıkken sürekli namazdadır.Bu makamda Resulullah şöyle münacaat etmiştir;
“Allah’ım kerim yüzüne bakma zevkinden beni mahrum etme,ebedi ve zevalsiz olarak.”....
İşte ancak bu şuurla kılınan namaz kalbi miraç ettirir.
(Kalp;pil istemeden sadece sallanmakla kurulan otomatik bir saate benzer.Bir kez kuruldu mu artık durmaz.
Yeter ki onu gaflet ve delaletle pas tutturup,günah lekeleriyle kirletmeyelim.
“Onlar ki sabah-akşam namazlarına devam ederler.”
Ayrıca namaz doğruluk otağı,güçlü padişahın katına yücelmektir.
“Namazı dosdoğru kılın,zekatı verin,rüku edenlerle rüku edin(2/43
“Sabır ve namazla Allahtan yardım dileyin.Bu şüphesiz huşu duyanların dışındakiler için ağırdır.”(2/45
Keza; mü’minler ölmeden önce onun huzurunda kendilerini hesaba çekerler
“Onlar (mü’minler şüphesiz Rableriyle karşılaşacaklarını ve şüphesiz O’na döneceklerini bilirler.”(2/46
“Yüzlerinizi doğuya va batıya çevirmenizde iyilik yoktur.”(2/177
Bu ayette namazda yüzlerimizi sağa-sola çevirmemiz değil,dosdoğru onun huzurunda olmamız emrediliyor.
“Doğu da Allah’ındır,batı da.Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi orasıdır.Şüphesiz ki Allah,kuşatandır,bilendir.”(2/115
Kabeyi bakınız Allahu Teala nasıl tarif ediyor;
“Hani evi (Kabe insanlar için bir toplanma ve güven yeri kılmıştık.
”İbrahimin makamını namaz yeri edinin”İbrahim ve İsmail’e de “Evimi tavaf edenler,itikafa çekilenler için temizleyin”diye ahid verdik.(2/125
Yüce Allah zamandan ve mekandan münezzehken insan eliyle , taştan yapılmış bir eve sığması düşünülemez
O sadece Kabenin hakikati olan müminin kalbinin sembolü ve namaz kılanlar için sembolik bir yöndür.
“Biz senin yüzünü göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz.Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz.Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir.
Her nerede bulunursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin”
buyurarak namaz kılanlara bir istikamet tayin etmiştir.Esasen Allah ile kul arasında mesafe zaman-mekan söz konusu olmayan bir birliktelik mevcuttur.(Hulul,ittihat ve her türlü şirkten münezzehtir.
“Ben size şah damarınızdan daha yakınım.”
“Kullarım beni sana soracak olursa muhakkak ki ben yakınım .
"Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm.
”Öyleyse onlarda benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler.”(2/186
Yüce Allah namazı dosdoğru kılmamız konusunda bizleri uyarıyor.
“Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler.
“Boyun eğerek ve tevazu ile Rabbine itaate devam et.”(3/43
Bu ayette Huşu ile yani Allahu Teala’ya onun makamından korkarak saygı ve sevgi haşyet
içinde namaza devam edilmesini emrediyor.
“Huzur ve sükuna erdiğinizde namazı dosdoğru kılın.”(4/103
Bu ayette kalbin namazla itminana ermesi için huzur ve sükun halinde olması gerektiği anlatılıyor.
Esasen,namaz kalbin daimi surette Allah’u Teala’nın o yüce huzurunda olmasıyla ikame edilir.
Peygamberimizin Bir hadis-i şerifte “Namazdan ancak kalbin hazır olduğu kadarı kabul edilir”.
buyurması bu gerçeği teyit eder mahiyettedir.Namaz,tamamiyle kalbin,huşu,huzu ile Rabbin huzurunda durması olunca;gönül namazından eksiltmek ,çalmak hırsızlığın en kötüsüdür.
Nitekim,hadiste şöyle buyurmuştur,yüce peygamberimiz (S.A.V.
“En kötü hırsızlık namazdan çalınandır.”
“Güvene kavuştuğunuz zaman,bilmediklerinizi size öğrettiği şekilde,Allah’ı anın”(2/239
Ayette bahsedilen zikirden maksat,bütün şartlarına riayet edilerek ikame edilen,kusursuz tam bir namazdır.
“Emir olunduğun gibi dosdoğru ol.”
“Namazı dosdoğru kılınız.”
Yukarıda meal en verilen ayetlerde namazı,dosdoğru kılmamız,onun huzurunda dosdoğru davranmamız yanidürüst olmamız isteniyor.. doğruluk tükenmez bir hazinedir.Allahda özü sözü ,ameli bir ve doğru olanları sever.
kılmak belini eğip bükmek,başını sağa sola çevirmek,yada ayet sırasına riayet etmek değil,huzurda olmaktır.
Sürekli sultanın mahiyetinde olan bir kulun onun emrinden çıkması itaat etmemesi mümkünmü.Padişah ne derse onu yapar gel derse gelir git derse gider. İşte bu namaz miraç ettiren gönül namazı yada bir başka deyişle hakikat namazıdır .Hz.Ali ben ömrümde iki rekat namaz kıldım kabeye girdiğimizde putları yerle bir ettik resulullahla en büyük putu (nefs putunu) kırmak için onun omuzlarına çıktığımda birde baktım ki başım arşı alaya değiyor.Böyle bir namazı kılmayı ve miraç etmeyi yüce Allah hepimize nasib i müyesser eylesin.Amin

Nihat Gülle
Şair ve yazar
( Savmu Salatın Kazası Var Aşksız Geçen Zamanın Kazası Yok. başlıklı yazı şiirinprensi tarafından 22.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.