Mustafa Mete İSLAM OĞLU
YAZIYOR
UKRAYNA
KRİZİ PLANLI BİR KRİZDİR!
Bu bağlamda
Ukrayna krizini, ABD Rusya arasındaki hegemonyan amaçlı bir güç mücadelesinden
ziyade, dünya Finans Kapital Sisteminin dikte ettiği bir çıkış yolu planı
olarak görmek mümkündür. Şöyle ki; ABD-Rusya-Çin-AB
denkleminde, ABD aleyhine gelişen ve giderek ABD’nin dünya çapındaki ekonomik
ve askeri hegemonyasını kaybetme riski vardır. Bu riskin en etkili aktörü
Rusya’dır. ABD’ye göre Rusya kısa zamanda durdurulamaz ve etkisizleştirilmezse,
ABD’nin dünya liderliği, dolayısıyla Finans Kapital Sistemin küresel piyasaları
kontrol etme ve yüksek kar paylarını sürdürme olasılığı sona erebilir.Finans
Kapital Sistemin arkasında kimler olduğunu gelince, 2000 yılında Başkan Bush
ile birlikte iktidara gelen Neocon’ların (yeni muhafazakârlar) olduğu görülmektedir.
Neoconların, Başkan Reagan zamanında kurulan ve yılda 100 milyon dolarlık
bütçesi olan National Endowmentfor Democracy vakfı ile diğer Amerikan
kaynaklarının Ukrayna’nın istikrarsızlaştırılması ve demokratik yolla seçilmiş
başkanın görevden uzaklaştırılmasında anahtar rol oynadığı vurgulanmaktadır. [1]Gelişmelerin
yaşandığı coğrafi bölgelere gelince, ABD’yi en çok rahatsız eden bölge Doğu
Akdeniz ve Ortadoğu’dur. Orta Asya ve
Uzakdoğu ise Rusya’nın ABD’yi doğrudan değil Çin’e verdiği destekle dolaylı
olarak etkilediği coğrafyalardır.
Rusya’nın,
Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır ve Kıbrıs’a ait Münhasır Ekonomik Bölgelerdeki
(MEB) enerji kaynaklarının üretim, pazarlama ve
dağıtımını kontrol etmesi. [1],[1],[1]
Rusya’nın,
AB ile stratejik bütünleşmesi ve NATO’nun işlevsiz hale gelmesi
Türkiye’nin
Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi olması
[1]
Birlik anlaşması
29 Mayıs 2014’de Astana’da imzalandı. Önümüzdeki yıl Ermenistan ve
Kırgızistan’ında birliğe üye olması istendi fakat Türkiye istenilmedi.
[1]Kırım’ın Rusya’ya bağlanması sonrasında
Avrupa’da oluşan saldırgan Rus algısı giderek yayılıyor. Özellikle Rus nüfusun
yoğun olduğu Baltık ülkelerinde, Polonya’da bu düşünceler yaygın. Avrupa’nın
kendini savunmasında çok yetersiz olduğu ve NATO olmaksızın Avrupa’nın
güvenliğinin Avrupalılar tarafından sağlanamayacağı da vurgulanıyor. ABD
Ukrayna krizi ile bir taşla iki kuş vurmuş durumda. Birincisi NATO’ya yeni bir
görev alanı bulması, ikincisi ise Avrupa üzerindeki siyasi nüfuzunu devam
ettirmesidir. Bunun anlamı, Bundan sonra Rusya’ya karşı ABD ne isterse o
olacaktır. AB içinde Almanya, Fransa ve İngiltere dışındaki ülkelerin siyasi
kınama dışında yapacakları fazla bir şey yok.
[1]ABD Savunma Bakanı Hagel, NATO’daki ulusların savunma harcamalarına ve
müttefikliğe katkılarını artırmaları çağrısında bulunarak Rusya’nın askeri
girişimlerinin Avrupa’nın "hala tehlikeli bir dünyada
yaşadığını" gösterdiğini kaydetti. Hagel'in Rusya'ya karşı
silahlanmKGAÖ (İngilizce: Collective
Security TreatyOrganisation), 7 Ekim 2002 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi (Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan) tarafından
kurulan hükümetler arası askeri ittifaktır.
[1] Birlik anlaşması 29 Mayıs 2014’de Astana’da
imzalandı. Kaynak: http://dunya.bugun.com.tr/putinden-flas-hamle-haberi/1124389 önümüzdeki yıl Ermenistan ve Kırgızistan’ında
birliğe üye olması bekleniyor.
[1] Rusya ile İran’ın 20 milyar dolarlık malzeme/mal
karşılığı petrol takas anlaşması konusunu görüştükleri açıklandı.
[1]Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü
(SIPRI) 2009-2013 verilerine göre Rusya, dünya silahihracatçıları listesinde
ABD'nin ardından 2. Sırada. Çin % 6 ile
4. sıraya
Almanya % 7 ile üçüncü Fransa % 5 ile beşinci
sırada. Rusya dünya pazarının % 27’ne, ABD % 29’na sahip. Çin ve Hint pazarında
Rusya % 69 ve % 79 ile açık ara önde. Rusya Afrika pazarının % 17’sini,
Ortadoğu pazarının % 9’unu elinde tutuyor. Suriye % 71 oranında silahlarını
Rusya’dan alıyor.
[1]Kırım’ın Rusya’ya bağlanması sonrasında
Avrupa’da oluşan saldırgan Rus algısı giderek yayılıyor. Özellikle Rus nüfusun
yoğun olduğu Baltık ülkelerinde, Polonya’da bu düşünceler yaygın. Avrupa’nın
kendini savunmasında çok yetersiz olduğu ve NATO olmaksızın Avrupa’nın
güvenliğinin Avrupalılar tarafından sağlanamayacağı da vurgulanıyor. ABD
Ukrayna krizi ile bir taşla iki kuş vurmuş durumda. Birincisi NATO’ya yeni bir
görev alanı bulması, ikincisi ise Avrupa üzerindeki siyasi nüfuzunu devam
ettirmesidir. Bunun anlamı, Bundan sonra Rusya’ya karşı ABD ne isterse o
olacaktır. AB içinde Almanya, Fransa ve İngiltere dışındaki ülkelerin siyasi
kınama dışında yapacakları fazla bir şey yok.
[1]ABD Savunma Bakanı Hagel, NATO’daki ulusların savunma
harcamalarına ve müttefikliğe katkılarını artırmaları çağrısında
bulunarak Rusya’nın askeri girişimlerinin Avrupa’nın "hala tehlikeli
bir dünyada yaşadığını" gösterdiğini kaydetti. Hagel'in Rusya'ya
karşı silahlaa çağrısı yaptığı açıklamadan sadece 4 gün sonra, Amerikan Lockheed Martin şirketi, tüm
dünyadan yoğun talep beklediklerini ancak Ukrayna krizinin meydana geldiği
Avrupa bölgesinde füze satışlarında patlaması beklediklerini açıkladı.
Başta olmak üzere diğer bölgelerdeki nüfuz alanlarını kısıtlamak
Olası Rusya-Almanya stratejik ortaklığı olasılığını ortadan kaldırmak
Saldırgan bir Rusya imajı ile Rusya’yı yıpratmak
Rusya’yı Kafkasya’dan çıkarmak
Rusya’nın silah satışlarını düşürmek
Ekonomik yaptırımlar yoluyla Rusya’nın gelirlerini azaltmak
Rusya’yı Akdeniz’den çıkarmak
Bu hedeflere ulaşmanın neye
mal olduğunu veya olacağına gelince, bunun Finans Kapital Sistem için fazla
önemi olmadığını söylemeye gerek yok. Çok acılar çekildi ve hala çekilmeye
devam ediliyor. Ukrayna’da iç savaş başladı. Ukrayna ordusu, Rus yanlısı ayrılıkçılara
Esad’ın Suriye’de yaptığı gibi hava araçları ile saldırıyor. Bu strateji için
ABD’nin ve AB’nin icazet verdiğini söylemeye gerek yok. Görünen o ki, amaç Rus
ordusunun Ukrayna’ya müdahale etmeye zorlamak. Böyle bir durumun ABD’nin
stratejisine uygun olduğu çok açıktır. Gelinen noktada Ukrayna’nın artık eski
Ukrayna olamayacağı ortadadır. Ancak Ukrayna’nın yeni başkanı, ülkenin
parçalanmasını önlemek istiyorsa, Rusya ile uzlaşabilir. Böyle bir sonuç hem
Rusya’yı, hem Avrupa’yı hem de bölgeyi rahatlatır. Ancak Finans Kapital
Sistemin böyle bir sonuca razı olabileceğini düşünmek, Kasım 2013’den beri
Ukrayna’da yaşananların bir rüya olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Tarihte
mahkûm coğrafyalar vardır. Polonya, Macaristan, Ukrayna, Beyaz Rusya gibi Avrupa
ülkeleri yıllarca Osmanlı, Prusya, Rusya gibi patron ülkelerin gölgesinde
yaşamaya mecbur kalmışlardır. Ukrayna’yı yönetenler Avrupa içinde yaşadıklarını
ve Rusya ile sınır komşusu olduklarını unutmamalıdırlar. Bölge dışından verilen
güvence ve destekten daha ziyade bölge içindeki dayanışmayı tercih etmeleri
uygun olacaktır.
Gerçekler, Stratejiler ve Beklentiler
ABD’nin
Ukrayna’daki hızlı ve beklenmedik gelişmeleri dengelemek ve önlemek için
yeterli bir öngörüye ve dolayısıyla hazırlığa sahip olmadığı anlaşıldı.
Rusya’ya enerji bağımlılığı olan AB’ye gelince, istese ve gücü olsa da yapacağı
fazla bir şey yok. Bu bağlamda ABD ve AB Ukrayna’daki olayları Ukrayna
hükümetini yönlendirerek kontrol etmeye çalışıyorlar. Ve bu mücadeleyi zamana
yayma ve dolaylı stratejiler ile sonuç alma eğilimi sergiliyorlar. NATO’nun da Ukrayna’da bu aşamada etkili bir
askeri rol oynaması çok zor görünüyor. Doğu Avrupa ülkeleri Rus tehdidine karşı
en iyi çözüm olarak NATO müdahalesini, daha sonra da ABD müdahalesini görüyorlar.
Çünkü savunmaya para harcamak istemiyorlar. ABD ise Almanya ve NATO olmadan bu
ülkelere ancak sınırlı destek verebilir.[1] ABD
şimdi Ukrayna dışındaki diğer doğu Avrupa ülkelerini korku ve endişe stratejisi
ile tahkim etmeye ve silahlandırmaya çalışıyor.
Rusya’nın müdahalesi ile
Doğu Ukrayna’nın da Rus egemenliğine geçmesi halinde, siyasi kriz döneminden
savaş öncesi gerginlik dönemine geçilecektir. Bu aşamada Rusya, NATO’nun
söylemlerdeki düşman tanımından, fiili düşman durumuna sokulacaktır.
Ukrayna’nın kalan parçası süratle NATO üyesi yapılarak koruma altına
alınacaktır. Böylece NATO şemsiyesi altında ABD askeri gücü Moskova’ya 480
kilometre mesafede konuşlanmış olacaktır. Sonuç olarak süresi bilinmeyen yeni
bir Soğuk Savaş başlamış olacaktır. Ukrayna Krizi bize ırkçılığın insanlık
tarihinden hiçbir zaman silinemeyeceğini de gösterdi. Alt kültürlerin uygun
koşullarda ait olduğu ülke kültürü içinde çatışma ortamı yaratmak için
kolaylıkla istismar edilebileceği anlaşıldı. [1]Yeni
Ukrayna Cumhurbaşkanının seçilmesinin hemen ardından taarruz içerikli bir
harekâta başlayan Ukrayna ordusu, yeni başkanın Rusya ile uzlaşma olasılığını engellemek
isteyen bir görünüm vermektedir. Bu
kritik durum, ABD’ye Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi halinde Ukrayna’nın
savunmasını üstlenmesi sorumluluğunu da yüklemiştir. Bu çok zor bir iştir ve
savaş demektir. NATO ve AB içindeki müttefiklerin böyle bir seçeneğe evet
demeleri çok zordur. Bu nedenle ABD artık istenen durum yerine beklenen durumu
kabul etmek zorundadır. Beklenen durum nedir? Beklenen durum; parçalanmış veya Kırım dışında sınırlarını
koruyan Ukrayna’nın ivedi olarak NATO üyesi yapılması ve yeni bir Soğuk Savaşın
başlatılmasıdır. Sonraki aşama ise Ukrayna’nın AB üyesi yapılarak küresel
ekonomik sistemle tam olarak bütünleşmesini sağlamak ve bu bağlamda AB’yi
Ukrayna’nın güvenliği üzerinden Soğuk Savaşa dâhil etmektir. Rusya da, yeni bir
Soğuk Savaşın farkında ve kabullenmiş görüntü içinde karşıt stratejiler üretmeye
ve uygulamaya başladı.
ABD,saygınlığını Rusya’ya kaptırdı. Rusya’nın yaptıkları yanına kar mı
kalacaktır? Bu sorunun cevabı tabii ki,
hayırdır. Bu bağlamda ABD’nin, Kafkasya’da, Azerbaycan’da Ermenistan’da, Doğu
Akdeniz’de Kıbrıs’ta, Mısır’da, Suriye’de, İsrail’de, Türkiye’de yeni stratejik
seçenekler için zemin yoklamaları yaptı. ABD’nin Rusya’yı cezalandırmak için
dolaylı stratejilere yöneldiği görülmektedir. Ancak Ukrayna Krizinin hala bölgesel sıcak
bir savaşı tetikleyecek risk içerdiğini unutmamak gerekiyor. Haziran 2014
KOZAN KATLİAMI
(20)
Ermenilere soykırım yapıldığını savunan bazı
soysuzların, son zamanlarda hedef aldığı tarihi şahsiyet Mustafa Kemal Atatürk
oldu. 1915 yılında yaşanan olayların 1923 yılına kadar sürdüğü ve bu zaman
zarfında Atatürk’ün de Ermenilere karşı katliamları yönettiği görüşleri ileri
sürülerek çirkin va alçakça iftiralarda bulunuluyor.
Oysa
Atatürk, düşman işgaline uğramış bir ülkenin kurtuluş savaşını yöneten bir
önderdir. Yaşanan bütün acıların içinde
Türk milleti vardır. Atatürk’ün
Amasya Genelgesinde açıkladığı üzere “ vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı
tehlike altındadır. Milletin bağımsızlığını ancak milletin azim ve kararı
kurtaracaktır”. Olaylar içinde fazla ayrıntılara girmeden Atatürk’ün içinde yer
aldığı tarihi olaylardan örnekler vermek istiyorum.
Mustafa
Kemal, Kozan yöresinde yaşanan acı olaylarla ilgili olarak 31 Mart 1920 tarihli
protesto notasını İtalyan Haber ajansı kanalıyla dünya kamuoyuna duyurdu. Bahsi geçen protesto metninde açıklanan
görüşler:
“ Adana’nın
umum durumu günden güne fenalaşıyor. Fransızlar Maraş ve Urfa’da yaptıklarını
aynen Adana’da da tatbik ederek Ermenileri silahlandırıyorlar. Bunlar İslam
ahaliye saldırıyor, Kozan civarında İslam ahaliden toplanan silahlar ve
hayvanlar mütecaviz Ermenilere veriliyor. Kozan civarında Hamam, Kurdoğlu
çiftliği, Topaloğlu çiftliği, Çolak hasan, Yassıçalı, Mehmet Ağa ve Kabasakal
köyleri Ermeni jandarmalar ve gönüllüleri tarafından tamamen tahrip edilmiştir.
Bu köylerden firar ederek kurtulabilen ahaliden bin yedi yüz elli nüfus Ceyhan
ve beş yüz nüfusu Karsantı taraflarına hicret etmişlerdir. ..
Kilikya(Adana) civarındaki işgal bölgesinde Fransızların ihdas eylediği
vaziyet Türkler ve Ermeniler arasında karşılıklı bir intikam hissi beslemek ve
bunun neticesinde de işgalin kaldırılması halinde yöre ahalisinin birbirini
boğazlıyacağını dünyaya ilan ederek amaçlarına varmaktır”
KOZAN'DAKİ
KATLİAM FIRINLARININ ACI HİKAYESİ
1989 yılı Aralık ayı sonlarında Adana Valiliği tarihi belgelendirme
ekibiyle birlikte Kozan'a vardığımızda o yörenin milli mücadele görgü
tanıklarından Emin KURTOĞLU'nu evinde ziyaret ettik. Konuşurken, hiddetlenen,
kızan, zaman zaman da küfürler savuran Emin Bey, işgal günlerinde yaşadığı acı
olayları, fırınlarda Türklerin öldürülmesi olayını anlatırken, biz dinleyenler
ürperdik. Ermeni gönüllü fedaileri fırsat buldukça Türkler’e
ait evleri yakıyor, yağmalıyor ve insanları katlediyorlardı. kozan’da bulunan 5
fırında Müslüman Türkler öldürülüp, yakılmıştır. ilk defa, sabah namazından
çıkıp evine gelmekte olan, şu anda havacı general ihsan aygün’ün dedesini aşağı
çarşıda öldürüp, aynı yerdeki fırına attılar.
Emin Bey'in ana
bir kardeşi Halil ALTIPARMAK da olayları yaşayan bir başka görgü tanığı idi.
Daha sonra Emin ve Halil Beylerle birlikte şehir merkezindeki Kayıtbay
Camisi'nin yanına gittik. Çarşı içinde hala tarihi özelliğini koruyan MEŞHUR
FIRIN adıyla bilinen işyerine vardık. İçeri girdik. Fırın hâla çalışır
vaziyette idi. Odunlar yakılmış, sıcak kömürler bir tarafa çekilerek içeri
hamurlar atılıyor, çalışanlar alınlarında biriken terleri siliyorlardı. Fırının
içinde Emin ve Halil Beyler kurtuluş savaşı yıllarında gördüklerini anlattılar.
Emin Bey;
" İşgal günlerinde Kozan Hükümet
Konağında Mutasarrıf İhsan Beyin yanında çalışan Malmüdürü Hâmdi, Tahrirat
Katibi Ali Rıza Beyler, gözü dönmüş Ermeni kamavorlar (milisler) tarafından bu
fırına getirildiler. Feci halde öldürüldüler".
Halil
Bey:"-Ben İhsanı Beyin yanında emir eri jandarma olarak çalışıyordum.
Hamdi ve Ali Rıza, arkalarından gelenler tarafından yakalanmışlar. Bu fırına
sokulmuşlar, duvar delinmiş, içeri odada boğuşma olmuş. Telle boğularak
öldürülmüşler, geldiğimizde bir telis çuvalın içinde durumları feci bir halde
idi" derken gözyaşlarını siliyordu.
Daha sonra
Emin Bey önümüze düştü Kozan şehir merkezindeki caddeleri dolaştırdı.
Arka caddelerdeki fırınlarda Türklerin
yakılarak öldürülmelerini anlattı. Tam 5 fırında öldürme işlemlerinin
yapıldığını anlattı. Elindeki bastonu yere vururken elleri titriyordu. "Kozanoğlu Mustafa adında genç bir arkadaş
vardı. Anası bakkala kadar git eve bir şeyler al demiş. Mustafa şimdi ki Kız
Lisesi'nin orada yakalanmış, fırına atılarak öldürülmüş Fırından akan yağlar
yol üzerinde izler bırakmıştı" derken insanın tiksintisi geliyordu.
Kozan'da düşman işgali günlerinde yaşanan acı olayları Bankacı Behçet Bey'in hatıralarından daha iyi öğrendik. Behçet Bey, işgal günlerinde gördüklerini gün ve saatine varıncaya kadar hatırlıyordu. İşte Behçet Bey'in açıklamaları: " 18 Nisan 1920... Elbistanlı Hacı Mehmet Efendi, kendisine ait susam mahsere fırınına giderken, Ermeniler tarafından yakalandı. Fırının içinde öldürüldü. Elleri, yüzü, gözü talaş içinde idi. Aynı gün öğle üzeri Hamdi ve Ali Rıza'dan haber alınmadığını duyduk. Öldürülmüş oldukları haberleri geldi. Fırına geldik. Telle boğularak, burunları kesilmiş, vücutları dipçikle morarmış bir halde cesetlerini bulduk. Hastahaneye kaldırıldılar. Ertesi gün Kozan mezarına götürüldüler. Aynı gün üç cenaze vardı. Elbistanlı Hacı Mehmet Efendi, iri yarı bir adamdı. İki mezar çukuru açılmıştı. Mehmet Efendi, mezarın birine kondu. Hamdi ve Ali Rıza Beyler de kucak kucağa aynı mezara kondular"...
Cezmi Yurtsever böyle diyordu…
Hülasa bu
milletin, bu vatanın çektiği acıları dünya milletlerinde böylesini çeken
olmadı. Ve halen içten ve dıştan bizimle oynuyorlar.
Selam ve dua ile
04-07-2014
Alanya