Kırk yaş üzeri olan belediye işçisi amca, belli ki oldukça iyi bir babaydı, en son ayaktayken benimle babacan bir şekilde tokalaşıp - Hayvanların ırzına geçenler, sokaklarda fink atıyor, böyle reziller hiç erkeğe tecavüz etmez mi?

Hadi bizi eyleme sıcak basmadan buraları temizleyip daha sulamalıyız deyip, bir taraftan da arkadaşına el ediyor, fıskiyeleri aç, çimenler bir iyi sulanıp yeşersin, bazı yerleri kel, artık yarına da çayırı biçeriz deyip, ayağa kalkan bana - Dikkatli ol oğul, bende de iki aslan parçası var senin gibi, ha sen ha benim yavrularım, elin ayağın temiz belli ki bir kızgınlıkla evden firar etmişsin, her şehrin çakalı kurdu varsa da, İstanbul'un ki bir başka, hadi evladım hadi kalk ve dön evine uyarısına! 

- Tamam amca, uyarılarınız için sağ olun dönerim dediysem de!

Dönmeyecektim, Babam burnumun sürtmesini istiyor, nasılsa döner diye beklerken! Oğlu kurtlar sofrasında, zamanı geldiğinde aniden, bilinçsizce playboy'luğa soyunacaktı.

Lokantaya gidip mercimek çorbası yemiştim, nerede annemin canım yemekleri demiştim. Üçüncü sınıf bir otel buldum, yatacak yerimin olmadığını söylediğimde görevli yaşımı sordu, ben on sekizime bu ayın sonunda giriyorum dediğimde ise. 

-Tamam o halde iş aramam gereksiz, burada resepsiyonda kal yatacak yer yemek benden.

Sana yetecek cep harçlığı da veririm demişti. Biraz rahatlamıştım, okul ise aklımın ucundan bile geçmiyordu. Aradan üç ay gibi bir zaman geçmişti geçmesine de biçip de geçmişti. Yaşımın vermiş olduğu toyluk vardı serimde.

Hayata hangi pencereden bakıp nasıl köklü bir meslek sahibi olacağımın yolunun okumaktan geçeceğini biliyordum bilmesine ama! İçimdeki boşluk da fırtınalar kopuyor yalpalıyordum, bu izbe otelden bana daral gelmiş üç ayda sıkılmıştım.

Gecemi uykusuz geçirmeye sanki yeminliydim, gözlerimde bir gram uykum yoktu, pencerenin altından kadın ve erkek sesleri geliyordu, saat kaç diye baktığımda neredeyse 03 ü gösteriyordu, yani bedensel pazarlıktı yapılanlar!

İçkili oldukları her hallerinden belli genç adam iki hayat kadınını bu otele getirmiş hiç otel kapatılır mı ya, diye kapıyı yumrukluyordu. Patron kapıyı açıp ne kadar kalacaksınız dediğinde! 

Paran kadar konuş ve sus, istediğimiz kadar ister üç saat, istersek üç gün deyip fırçasını atmıştı. Şehrin koynuna düşen elma gibi genç kadınlarla bir adam diye düşünmüştüm. Ertesi gün resepsiyonda kimi göreyim?

Emre ve iki hayat kadını, bana - Vay koçum yine mi sen! Anladım ki Emre ile yolumuz bir yerlerde çakışacaktı. Gece o kadar dikkatli bakmadığımdan, kadınları genç sanıyordum, ikisi de neredeyse annem yaşındaydı. Otelin ücreti ödeyip çıkarken burada ne zamandan beri çalışıyorsun diye sorduğunda üç aydır demiştim. Akşama bir ara uğrarım dışarı çıkar konuşuruz deyip gitmişti.

Akşamın geç saatlerinde gelmişti, beraber önce bir restoran ta gidip kendi ailesinden bahsetti, babasınız kalp krizinden vefatını, annesinin intiharını.

Bunları daha önceden ablam anlattığından doğru söylediğin kanaat getirmiştim. Bana - Şimdi sıra sende dediğindeyse, ardı arkası çorap söküğü gibi gelmiş her bir şeyi anlatmıştım. 

Bana - Benden hoşlanmadığını açıkça belli etmene rağmen yinede başın daraldığında beni bulacağından emin ol, gidecek bir yerin olmadığı o kadar belli ki demişti,

Eskiden olduğu gibi, kaşını kaldırarak konuşur bu ona ayrı lakayt bir hava katardı, ona mesleğinin ne olduğunu sorduğumda neler yapmadım ki, bu asalaklığım ve alaycı yılışıklığım bu yüzdendir aslında daha da kim bilir ne bilinmezlikler yapacağım, hala anlayamadın mı? Bütün bu yaptıklarım hayata kadere baş kaldırışım-dır diyerek dudağını büzüp yana kaydırarak, - Hadi kalk biraz abin seni eğlendirsin gün göstersin deyip omzuma dostane bir şekilde dokunmuştu.

- Taksim'in arka sokaklarında bir diskoteğe gidelim nüfus cüzdanın yanında mı diye soran Emre abiye evet demiş ve içeriye girmiştik, göz gözü görmüyor renkli lambalar irili ufaklı spot ışıkları büyük lambaların ayna parçacıklarıyla bezenip sahne ortasında kadın ve erkek siluetlerinin bir görünüp kaybolması.

İnanılmaz bir haz ve heyecan duymuştum. Tam konuşacakken Emre - İkide birde abi deme ya, bırak aradaki yedi yaş farkını, bu saatten sonra himayemdesin kanka! İçerisi cazip gelmişti, Emre'nin söyledikleri-neyse tamam demiştim bile.

( Bir Playboyun Günlüğünden 6. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 5.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.