Adam o kadar seviyordu ki, gözünü ayıramıyordu ondan!

Alamıyordu kalbini, aklını başka şeye veremiyordu.

Hali içler acısıydı kimse bilmiyordu.

İçtiği çay demliydi, söylediği her söz kurşun gibi ağırdı cana değiyordu.

Bildiği tek şey seviyordu.

Ve sevgilinin uykulu halini tasvire başlamıştı.

Kalem hiç bu kadar önem kazanmamıştı.

Kalemden dökülenler inci tanesiydi.

 

Kadın da ne kadındı ama!

Onu görüp de yazmamak, resmetmemek, söylememek sanata ihanet olurdu.

Güzel sanat diyoruz ya işte o güzel bu güzeldi.

Gökte en parlak yıldızdı.

Yerde en ak çiçek!

Suda yakamozdu.

Oydu en güzel, en harika, en muhteşem, en vazgeçilmez...

Adam o kadar en' li konuşuyordu ki sebebi bu olsa gerekti.

 

Kadına  hitaben yazdığı o kadar sıcak ve tatlı pasajlar vardı ki!

Okuyan rahatlıyordu birden, sıcacık bir şeyler oluyordu kalpte.

Hissediyordu onun yazdıklarını herkes, ezber bozuyordu aşkta!

 

"Mışıl mışıl uyu sen

Melekler başında zaten!

Rüyanı aç bana!

Hiç de düşündüğün gibi değil usulca yanına uzanırım.

O kadar." ne kadar da içten ne kadar da kalpten cümlelerdi bunlar. Sevgiliye dair serenattı yazdığı her şiir, ettiği her söz, baktığı her göz...

 

"Ne de güzel uyuyorsun sen sevgili!

Kuş tüyü yastıkta ruhun sanki, bütün dertlerde azadesin.

Ömrümde güzidesin.

Bende nadidesin." Kâh sahralarda ceylan oluyordu sevgili kâh deryalarda kuzu...Bazen abartmak lazım aşkı, şımartmak gerek maşuku ve istisnasız itirazsız sevmek gerek kalbin dibini görene dek sevgiliyi...

 

Adam o kadar güzel seviyordu ki!

Aşık olası geliyordu insanın.

Tane tane seviyordu

Tek tek...

 

"Hep böyle masumsun sevgili.

Huzurla uyu ve huzurla uyan bana!

Sana ihtiyacım var bu yaşamda!" diye yazmıştı bir keresinde. Bu kadar mı sevgiliye muhtaç olunurdu, bu kadar mı yelkenler indirilirdi? Bu kadar mı güzel bakılırdı bir kadına? Akıl işi değildi. Olacak aşk değildi bu zamanda! Ama adam yaşıyordu sahiden bu aşkı!

 

Herkes şiir yazıyordu ona, herkes şarkı söylüyordu, herkes sevgiliye kur yapıyordu. Yalnız adam iş olsun diye yapmıyordu, o beğensin diye de yapmıyordu! Hayır hayır içinden geldiği için yazıyordu, söylüyordu. Aşkı kalbe sürülmüştü bir mermi gibi.

Güzelleme ustasıydı adam. Öyle de olması gerekti. Yoktu kimsenin ömründe öyle güzel çünkü!

"Şu kapkara gök sen gözlerini açınca binlerce yıldızla donanır.

Şu kulakları sağır eden sessizlik sesinle şenlenir.

Sen uzak dur kötülüklerinden bu dünyanın!

Art niyetlilerinden ırak ol."

Kadının gözlerine bakan bahar gelmiş sanırdı. Bahar ancak bu kadar güzel yeşil olurdu. Sözlerine bakan ar ederdi bir daha konuşmaya! Mahcubiyet ancak bu kadar güzel bir al olurdu yanakta!

"Ne güzel uyuyorsun sen öyle! Bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, bir fotoğraf karesinde ölümsüzleşmiş gibi. Benim söylediğim de laf mı Allah aşkına! Güzel olan her şeyin sende olması anormal bir hal değil ki!" Adam sanat yapmaya çalışıyordu ama karşısındaki şaheserdi. Kadın adamı beğenmişti. Adam kadına bayılmıştı.

 

Adam o kadar çok ve güzel seviyordu ki!

İnsanın sevesi geliyordu hemen birini.
 
05 TEMMUZ 2014, ELAZIĞ 00.54
( Huzurla Uyu Ve Huzurla Uyan Bana! başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 5.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.