Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 23.05.2014
Okunma Sayısı : 2999
Yorum Sayısı : 0
Günün Yazısı

Bu Yazı 24.05.2014 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

Türkiye’nin Madencilik Karnesi Ve Avrupa'daki Utandıran Birinciliğimiz 

 

Türkiye de madencilik alanında özellikle de kömür madeni ocaklarında yoğun şekilde iş kazalarının yaşandığı görülmektedir. Almanya, ABD, Arnavutluk Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Botsvana, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Finlandiya, Fas, Filipinler, Güney Afrika, İsveç, İrlanda, İspanya, Lübnan, Lüksemburg, Norveç, Polonya, Peru, Portekiz, Rusya, Slovakya, Ukrayna, Zambiya ve Zimbabve’nin imzaladığı madencilik sektöründe önemli önlem ve yaptırımlar getiren Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) 1995 tarihli 176 Nolu, Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesine Türkiye duyarsız kaldığı gibi madencilik alanında gerekli önlemlerin alınmadığı ve yeterli denetimlerin yapılmadığı, alınan önlemlerle yapılan denetimlerinde göstermelik olduğu son yaşadığımız Soma’daki maden kazası ile açıkça görülmektedir. 


Türkiye’deki maden ocağı kazalarına bakacak olursak 1941 yılından bu yana maden ocağı kazalarında 3 binden fazla insanın öldüğü görülmektedir. 

Maden kazalarında Avrupa ülkeleri arasında birinci, OECD ülkeleri arasında ikinci, dünya ülkeleri arasında ise üçüncü sırada yer almaktayız 

Avrupa ülkelerinden Fransa’da kömür ocakların da 50 yıldır, İtalya’da 30 yıldır kaza olmuyor. 

Almanya’nın Saarland eyaletindeki Völklingen şehrinde 1962 yılında 299 kişinin hayatını kaybettiği kaza sonrasında alınan tedbirler sonucu 1960’lı yılların sonlarına doğru maden kazalarında ölenlerin sayısının 10’lu rakamlara, 1980’li yıllarda ise tek haneli rakamlara düştüğü görülmektedir. Almanya’da 1988 yılında Hessen eyaletinde linyit madeninde yaşanan kazada 51 kişi hayatını kaybetmiş,1 Ekim 2013 yılında ise karbon monoksit gazı sızıntısı sonucunda 3 kişi hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de sadece Soma’daki kömür ocağı kazalarında 2013 yılında 6 işçi ölmüştür. 


*** 

Türkiye’de yaşanan iş kazalarında ki ölüm sayısı Avrupa Birliğine üye ülkelerde yaşanan ölümlü iş kazalarından 8,5 kat fazla olduğu görülmektedir. Türkiye’de 2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış ve Soma’daki maden kazasında ölen 301 işçi ile birlikte toplamda 13 bin 700’ün üzerinde işçi hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde her gün 219 iş kazası meydana gelmekte ve bu kazalarda ise her gün ortalama 4 işçi ölmekte, 5 işçi de iş göremez hale gelmektedir. Bakanlık verilerine göre; 2002 yılında meydana gelen 72.344 iş kazasında 878 işçi,2003 yılında meydana gelen 76.668 iş kazasında 811 işçi,2004 yılında meydana gelen 83.830 iş kazasında 843 işçi, 2005 yılında meydana gelen 73.923 iş kazasında 1096 işçi,2006 yılında meydana gelen 79.027 iş kazasında 1601 işçi,2007 yılında meydana gelen 80.602 iş kazasında ise 1043 işçinin öldüğü yer almaktadır. 2013 yılında ise yaşanan iş kazalarındaki ölüm sayısı 1235’e çıkmıştır. Ülkemizde ki iş kazalarının büyük bölümü maden ocaklarında özelliklede Zonguldak ve Soma kömür ocaklarında gerçekleşmektedir. 

Türkiye’de bugüne kadar meydana gelen bazı maden ocağı kazalarına bakacak olursak; Armutçuk’ta 7 Mart 1983 tarihindeki grizu patlamasında 103,Kozlu’da 10 Nisan 1983 grizu patlamasında 10, Kozlu’da 31 Ocak 1987 tarihinde meydana gelen göçük de 8, Bartın’ın Amasra ilçesinde 31 Ocak 1990 tarihindeki grizu patlamasında 5, Amasya Yeni Çeltik’te 7 Şubat 1990 tarihindeki grizu patlamasında 68, Kozlu’da 3 Mart 1992 tarihindeki grizu patlamasında 263, Yozgat’ın Sorgun ilçesinde 26 Mart 1995 tarihindeki grizu patlamasında 37, Karaman’ın Ermenek ilçesinde 22 Kasım 2003 tarihindeki grizu patlamasında 10, Kastamonu’nun Küre ilçesinde 8 Eylül 2004 tarihindeki yangında 19, Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde 2 Haziran 2006 tarihindeki grizu patlamasında 17, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde 10 Aralık 2009 tarihindeki grizu patlamasında 19, Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihindeki grizu patlamasında 30, Kozlu’da 8 Ocak 2013 tarihindeki grizu patlamasında ise 8 işçi ölmüştür. 

Türkiye Taş Kömürü Kaza Sayıları İstatistikleri incelendiğinde; 2000’de 4 bin 036,2001’de 4 bin 231,2002’de 2 bin 657,2003’de 2 bin 481,2004’de 2 bin 216,2005’de bin 840,2006’da bin 676,2007’de 2 bin 069,2008’de bin 921,2009’da 3 bin 451,2010’da 3 bin 367,2011’de 2 bin 805,2012’de 2 bin 708,2013’de 2 bin 459 işçi olmak üzere 2000-2013 yılları arasında toplamda 37 bin 917 işçinin yaralandığı görülmektedir.2000-2013 yılları arasında meydana gelen yaralanmalı kazalarda toplam olarak genel Müdürlük’de 153, Armutçuk’da 3 bin 699, Amasra’da 3 bin 904, Üzülmez’de 6 bin 761, Karadon’da 15 bin 992, Kozlu’da ise 7 bin 408 işçi yaralanmıştır. 

Aylık kaza istatistiklerine baktığımızda ise sadece Nisan 2014’de Karadon’da 94,Üzülmez’de 42,Kozlu’da 27,Armutçuk’da 22,Amasra’da 10,Genel Müdürlük’de 2 işçinin toplamda ise 2014 yılı Nisan ayında 197 işçinin yaralandığı görülmektedir. 

TÜİK’in de Mart ayında yayınladığı iş kazalarının sektörel dağılımının yer aldığı raporda Türkiye’de iş kazalarının en fazla yaşandığı sektör maden ve taş ocakçılığı sektörü olarak yer almaktadır. 

Kazalarla ölümler işin fıtratında vardır söylemi ile günümüz teknolojisinde 100 yıl önceki kazalardan örneklerin verilmesi doğru söylemler olmadığı gibi kabul edilebilir davranışlar da değildir. İnsanlar alın terleriyle geçimlerini sağlayabilmek; evlerine, çocuklarına, bakmakla yükümlü olduklarına helal ekmek götürebilmek için çalışırlar, devletin aslı görevi de insanların çalışma ortamlarının ve alanlarının güvence altına alınarak güvenli hale getirilmesini sağlamaktır. 

2013 yılında iş kazalarının % 10,4′ ü madencilik ve taş ocağı sektöründe % 5,2’si elektrik, gaz, buhar, su ve kanalizasyon sektöründe % 4,32’ü ise inşaat sektöründe gerçekleşmiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) istatistiklerine göre son 10 yılda tüm ülkelerde iş kazalarında, maden ve taş ocaklarında meydana gelen kaza olaylarıyla ölüm rakamları aşağı inerken, Türkiye’de kaza ve ölüm olayları son yıllarda tam aksi yönde artarak yükselmeye devam etmektedir. 

ABD’de 1 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm oranı 0,2’dir 

Maden kazaları ile adı sıkça duyulan Çin son aldığı tedbirlerle bu oranı 1,27’ye düşürmüştür. 

Türkiye’de bu oran 7.22 olarak gerçekleşmiştir. 


*** 

Türkiye iş kazalarının yoğun biçimde yaşandığı madencilik alanında, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı sözleşmesini 19 yıldır onaylamadı. 176 numaralı İLO Sözleşmesi maden işletmesi sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getirmektedir. ILO geçen yıl Cenevre’de yaptığı toplantıda Türkiye, İran, Pakistan, Kamboçya ve Mısır’ı işçi haklarına saygı duymayan ülkeler listesine almıştır. 

Türkiye’nin imzaladığı 155 Nolu İş Sağlığı, Güvenliği Ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme, 161 Nolu İş Sağlığı Hizmetleri Sözleşmesi, 187 Nolu İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmeleri ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliğinin gelişmesi bakımından temel oluşturmaktadır. 

2012 yılında çıkardığımız 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş sağlığı ve güvenliği bakımından ILO ve AB standartlarının neredeyse tamamına yakınını içermektedir. 

176 Nolu İLO sözleşmesi ise (1995 tarihli, 176 Nolu, Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi,) madencilik sektörüne özgü önlemleri kapsamaktadır. Bu önlemlerin tamamı, madencilikte iş sağlığı ve güvenliği sonuçlarını düzeltmek için önemli bir çerçeve çizmektedir. 

Ülkemizdeki madencilik sektörünün önemi düşünülürse imzalamadığımız 176 Nolu İLO sözleşmesinin imzalanması ve onaylaması halinde madencilik sektöründeki iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının daha detaylı şekilde ele alınmasını sağlayacaktır. 

*** 

176 numaralı İLO sözleşmesi imzalanırsa Türkiye’deki madenlerde aşağıda ki tedbirlerin alınması zorunlu olacaktır; 

>Yeraltındaki tüm kişilerin isimlerinin ve muhtemel konumlarının madende kaldıkları sürece doğru şekilde bilinmesi için özel bir sistem kurulacak, 

>Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı koşullarının sağlanması açısından, madenin gerekli elektrik, mekanik ve iletişim sistemini de kapsayan diğer donanımlarla inşa edilmesi sağlanacak, 

>Madenin, işçilerin tayin edilen işleri kendileri ile başkalarının güvenlik ve sağlıklarını tehlikeye atmayacak şekilde gerçekleştirmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesi ve çalışması sağlanacak, 

>Yeraltındaki iş yerlerinin tümünde iki adet çıkış bulunacak ve bu çıkışlar yüzeye ayrı ayrı çıkış noktalarından bağlanacak, 

>İşçilerin maruz kalabileceği çeşitli tehlikelerin tespit edilebilmesi için çalışma ortamının izlenmesi, değerlendirmesi ve düzenli teftişinin yapılması sağlanacak. 

>Erişim izni verilen tüm yer altı çalışma alanlarının yeterli şekilde havalandırması sağlanacak, 

>Madenlerde maden işletmesinin doğasına uygun şekilde yangına ve yangının yayılması ile patlamalara karşı tespit ve mücadele tedbirleri alınacak 

> İşçi güvenliği ve sağlığını ciddi tehdit edici unsurlar olması durumunda, çalışmaların durdurularak işçilerin güvenli bir noktaya tahliye edilmesi garantiye alınacak 

>İşveren, her madende ayrı ayrı öngörülebilen tüm endüstriyel ve doğal afetler için acil müdahale planı hazırlayacak 

>İşçilere yapacakları iş, güvenlik ve iş sağlığı konularında yeterli eğitim programları verilecek, anlaşılabilir talimatlar sağlanacak, verilecek eğitimler ücretsiz olacak 

>İşveren riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemi oluşturmak, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek, kaza olduğunda ve sonrasın da işçinin tıbbi yardıma ulaşmasını sağlayacak 

>İşverenler sözleşmeyle kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesinden sorumlu olacaklardır. 

176 Nolu İLO Sözleşmesi hükümetlere ise teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin sağlanması, kazaların etkin soruşturulması gibi yükümlülükler getirmektedir. 

Önemli olan yasaların çıkarılması sözleşmelerin imzalanması değil çıkarılan yasaların, imzalanan sözleşmelerin zamanında, yerinde eksiksiz tam olarak uygulanmasıdır. Ama ne yazıktır ki, ülkemizde çıkarılan birçok yasanın, imzalanan birçok sözleşmenin uygulamaları bize özgü çoğunlukla kürsü söylemlerinden, vaatlerinden ibaret olup kâğıt üzerinde göstermeliktir. 


*** 

Birçok ülkede yönetmeliklerle, yasalarla maden ocaklarında kurulması zorunlu olan yaşam odaları ne yazık ki ülkemizde zorunlu olmadığı gibi maden ocaklarının çoğunda da kurulmamıştır. 

Yaşam odaları madenlerin en hayati tedbirleri arasında yer almaktadır. Yaşanacak maden kazalarında işçilerin ilk sığınacakları yer olarak tasarlanarak kurulan yaşam odalarının her biri 40 kişiye kadar koruma sağlayabilmektedir. Yaşam odalarında ortalama olarak bir kişinin günlük ihtiyaçlarının hesaplandığı, yaşam odalarına sığınanların ise 30 günün üzerinde yaşamlarını sürdürebilecekleri su, yiyecek, oksijen, sağlık çantaları, telefon gibi hayati ihtiyaçlar bulunur. Bu da kurtarma ekiplerinin kaçış odalarına sığınan işçilere ulaşabilmesi için yeterli zamanı sağlayabilmektedir. Yaşam odalarının kapasiteleri 12 ila 40 kişi arasında değişir. 12 kişilik yaşam odalarının fiyatı 160 bin TL’den başlarken, 40 kişilik yaşam odalarının fiyatı da 400 ile 500 bin TL arasında değişmektedir. Ülkemizde ki maden ocağı işletmeleri yaşam odalarını maliyeti sebebiyle kurmamaktadır, oysaki bir insanın hayatı onlarca yaşam odasından daha değerlidir. 

5 Ağustos 2010 tarihinde Şili’nin San Jose şehrinde altın madeninde meydana gelen göçük de 33 işçi mahsur kalmış, göçük altında mahsur kalan işçiler yerin 700 metre altında ki yaşam odasına sığınmışlar, Şili’de göçük altında mahsur kalan işçilere o dönemin teknolojik imkânları ile 69 günlük yoğun bir çalışma sonrasında ulaşılmış ve işçiler sağ olarak kurtarılmışlardır. Şili’de yaşanan bu olay yaşam odalarının önemini açıkça ortaya koymaktadır. 


*** 

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) "Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklı ve 2010 tarihli raporuna göre tarihsel açıdan maden kazaları incelendiğinde; ABD’de 1940’lara kadar maden kazaları ve ölüm sayılarında artış olduğu,1940-1950 yılları arasında düşme yaşandığı, 1970’lere kadar ölüm oranlarında değişim yaşanmadığı,1970’lerden itibaren kaza ve ölüm sayılarında keskin düşüşler olduğu görülmektedir.1940’lı yıllara kadar görülen kaza ve ölüm sayılarında ki artışlar sonucunda 1940 yılından itibaren kömür madenciliği ve iş güvenliğini tehlikeye sokan durumlar ile ilgili yeni teknolojiler geliştirilerek yaygınlaştırılmıştır.1960’lı yıllardan itibaren de bu gelişmeler hızlandırılmış ve bu gelişmeler sonucunda ABD’de kaza ve ölüm oranları özellikle 1970’lerden sonra hızla düşmüştür. 

Çin’de 2004 yılına kadar madenlerde meydana gelen kaza ve ölüm sayılarında ki hızlı artış sonucunda, 2004 yılında maden ocaklarının yenilenmesi kararının alınması ile Çin’de 2004 yılından itibaren kaza ve ölüm sayılarında düşüş görülmüş,2004-2006 döneminde maden ocaklarında ki yeniden yapılanmayla birlikte küçük, verimsiz, zarar eden maden ocakları kapatılmıştır 

Modern tekniklerin kullanıldığı bir maden ocağında yeni teknolojilerin kullanılmasının klasik yöntemlere göre verimliliği arttırmakta, tersi oranla da kazalar sonucu zarar gören kişi sayısını azaltmaktadır. İş güvenliğini geliştirmek üzerine sistematik eğitim programlarının etkisi üzerinde önemle durulmakta, konu ile ilgili uzmanların görüşleri de, kazalar sonucu meydana gelen ölümlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksik uygulamalardan kaynaklandığını desteklemektedir. Kazalar ve ölümlerin nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yollarının yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar sayılmaktadır. 

Türkiye’de maden ocaklarında meydana gelen patlamalar ve yangınların nedenleri araştırıldığında ise; genel nedenlere benzer şekilde üretim yönteminin gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi, üretim plan ve projesinin bulunmaması ve havalandırmadaki eksiklikler ve aksaklıklar ilk sıralarda yer almaktadır. 

Kazaların başlıca nedenlerinin alt yapı ve teknoloji ile ilgili önlenebilir sorunlardan kaynaklanması, denetim ve yaptırımların tekrar gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Kazalar sonucu yaşanan kayıplar ile birlikte ekonomik boyutun da incelenmesi ve konu ile ilgili yapılan çalışmalar da dikkate alınarak bu tür kayıpların önlenmesi için bir madencilik sektörü stratejisi belirlenmesi gereklidir. 

Konuyla ilgili uzmanların görüşlerine yer veren rapor, kazalar sonucu meydana gelen ölümlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksik uygulamalardan kaynaklandığını savunarak kazalar ve ölümlerin önde gelen nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yollarının yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlara yer vermekte, önlenebilir nitelikteki bu sorunların, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili denetim ve yaptırım yetersizliklerinden kaynaklandığı da raporda önemle vurgulanmaktadır.

 

Dinçer Demirel

 

( Türkiye’nin Madencilik Karnesi Ve Avrupa'daki Utandıran Birinciliğimiz başlıklı yazı kafkaslar tarafından 23.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.