OKUMAK ARLI VE SIRLI BİR İŞTİ ANA’NIN RUHUNDA________
Sadece kağıda nakşolmuş olan mı okunurdu acep…
Okunmayı bekleyen nice nice şeyler yok muydu?
Kağıtların kalemlerin sırrına vakıf olmuş okuyanlar yok muydu?
Vardı
işte! Belki ciltlere bile dokunmadan. en sessiz ruhlarla okurlardı onlar…
Analardan sözedişim…
Ne salih evlatlar yetiştirirdi işte o analar
okuma yazma bilmeden…onlar okurdu yürekleriyle elleriyle gözleriyle tüm
bedenleriyle..satır satır samimiyetle okurlardı evlatlarını,doğayı dünyayı.Sonrada
cihana hükmedecek ve onları okuyacak evlatlara damgalarını vururlardı.
Okurdu
ve okunurdu benim annem de.Hatırlıyorum sülalenin muhterem gelini idi
o.Avuçlarının içinde sanki gözleri vardı! sanki.Değdiği her yeri görürdü.Işık
sıcaklık,merhamet adına ne varsa akardı o gözlerden…
Salınışı,duruşu
,boyun büküşü,bakışları,teslimiyet ve hizmetiyle okunurdu işte…Adı gibi Fatıma’dan
bir cüz taşıyordu sanki. Müşfikliği okurdu ona bakanlar,selamı esenliği okurlar
huzur içinde isterlerdi arzularını.Çekinmeden.
Biz kucağında küçücük yavrularıydık..Beş tane sıralanmış..Yaşları
birbirine yakın.Bir tarafta okuturken kendini çevreye! güzellik timsali ahlaki
ile diğer taraftan da kendi okumalarını yapardı.Evladı okumak kolay mıydı?
Çözmek kolay mıydı?
İnce bir köprüden geçmeye çalışırken dengede kalmaya çalışması,bir
kucağındakini ötekine tercih etmeden..bir başka okumaydı işte.
Ayaklarını kaydırmama telaşında iken
gözü de ilerde idi yavruları için..gözucuyla kollardı sağı solu da..Okurdu
gelecek tüm zararları,iğneli fısıltıları da…
‘Ah annem her tembihinde nasılda meydan
okurdun filozoflara…Gülümsüyorum içten içe..demiyorum sanma yavrularıma
öğrencilerime ..zihnim okuyor senden yansıyanları ve okuyorum yansıtıyorum emin
ol.’
Nasıl okurdun, nasıl dokurdun bizi ince
ince nakış nakış.
Bizi Rab’den gelen bir ayet bilir can’ın
rızaya uygunluğunun kemalinde şifre şifre okurdun,frekansımıza göre.
Biri duygusal,biri alıngan,öteki sessiz
der; ezmeden ayaklamadan okurdun ılgıt ılgıt sevgiyle.
Ve sen öyle bir okuyucu idin ki Fıtrat-ı
hal’i bozmadan topluma okunacak kitaplar sunmaktı derdin…Yayınevin çok
paktı..Kazanç derdin, hesap derdin yoktu.Tiraj derdin hiç yoktu. Basım derdin
sadece yaptığın baskı çerçevesinde idi..Yanlış baskı yapmaktı korkun..işte o
seni titretirdi.
Ah anacığım!
‘Sizi okuyanlar beni ,beni okuyanlar
Rabbi bilsinler’ isterdin.
Avuçlarından akan iyilik ve
fedakarlıktı.Kuş misali kursağımıza bıraktığın helal lokma çabası..
Kışın ikişer çorabı üstüste giydirirdin.
Ayağımı çok komik
hissederdim..tombalak.Akşam 10 çift çorap yıkayıp soba teline asışın..Mini mini
bir sürü çorap..Sabaha kadar kururdu onlar..Uçlarından çıkınca parmaklarımız
yine gülümserdik..Alıverirdin iğneyi..Helalle okudun bizi helalle..Bazen çok
minik delikleri o günlerin özlemiyle diktiğim oluyor..On çift değil belki kaç
çift alabilmeme rağmen..
Bizi okumalarını düşünürken bir taraftan
bizim de şimdi nasıl okuNduğumuzu düşünüyorum anacığım..
Libaslarımız var allı morlu.kariyerlerimiz..Umrumda mı
hayır..gözlerinden okuduğum insanların beni bizi nasıl okuduklarını nasıl
önemsiyorum bir bilsen..
Ben kötü bir okuma kitabı gibi önsözünde
kalınan yalnız biçare sarı yaprakları küfe yüz tutmuş olmaktan ,seni, aslında
rabbi! yansıtamamaktan korkuyorum anacığım..
Yüreklerimizle,ellerimizle
ışıklarımızla okunuyoruz..
Oku! diyen Rab herkesi biRşekilde
okutuyor.Her sayfamızda işlendiğimiz kelam okunuyor ince ince..
Kanıma,
tenime, gülümsemelerime, konuşmalarıma, kalbime, tenime okuduklarını okuyor
insanlar.
Ne şerefli bir işmiş analık anacığım.Anlıyorum
daha iyi.
Ve anlıyorum ki anaların evlatlarını
okumalarından daha kutsal daha güzel bir okuma olamaz.En yüksek okulları en ala
kitapları devirip evladını okuyamayan ana! okunması için yol veremeyen ana! ne
okumuştur ki..çilesi ne içindir ki…
Yaratan
Rabbin adıyla okunan evlatlar okundukça ve onları okuyanlar çoğaldıkça güzel oLacak
herşey..
Bu okumalara kaynak teşkil eden güzel
anaların ellerinden ayaklarından öpüyorum..