Neyin yansıması ise
artık tüm ipleri koparmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Neyle ya da kiminle
ne fark eder… Belki de tüm düşleri ertelemenin vaktidir artık.
En zorudur kazanımlara
veda etmek. En zorudur sevip, ulaşıp kaybetmek. Basit bir objeden tutun da
değer verdiğiniz her ne ya da her kim ise.
Korunaklı dünyanızda
çok şeyi anlama ihtimali dahi bulunmazken bir de bakmışsınız ki terk
edilmişliğinde çoğu şeyin ve çoğu insanın yapayalnızsınızdır. Size tek ihanet
etmeyen gölgenizdir tam da arkanızdan takip eden. Uyar sözünüze ve her ne kadar
sövüp saysanız da takibini sürdürür. Kötü gün dostudur anlayacağınız.
Yitip gider duygular
zaman zaman. Yığınla duygu, binlerce düşünce ve elde kalan sayısız hayal
kırıklığı.
Hasret çekilesi bir âlem;
içinde sayısız durağın ve mihenk taşının
olduğu. Belirsiz duraklar belirsiz tabelalarla donatılmış ve bir türlü gelmek
bilmeyen o tanıdık dolmuş. Hani direksiyonda sevginin olduğu ve tanıdık
yolcularla dolu olan. Es kaza bir eksik olsa kalkmaz duraktan ve bekler nihai
yolcusunu. Kim midir onlar? Işıl ışıl parlayan gözleriyle mutluluk en öndedir.
Arkasına neşe oturur ve tam da yanındadır huzur.
Ya aşk? O hangi dolmuşa
bineceğini kestiremez bir türlü. Gider ani bir kararla mutluluğun tam arkasına
oturur ve tam da yola çıkacaklarken atarlar onu dışarı.
Yalnız kalmıştır aşk
çok geride hem de… Ve iki damla yaş süzülür gözünden. Terk edilmişliğin
acısıyla kös kös döner yaşların eşliğinde. Ve bir sonraki dolmuşa biner. İçinde
hasret, hüzün ve özlemin olduğu. Tam hareket edecekken ani bir kararla yine
iner ve bu seferki durağı ve bineceği dolmuş hangisi olmalı diye düşünür.
Fakat giden çoktan
gitmiştir. Kala kalmıştır yapa yalnız. Tek yürek ve kırık hatıraların
eşliğinde.
Hayat da böyledir işte:
Kâh öyle kâh böyle…
Kestiremezsiniz ne
olayları ne gidişatı ne de insanları.
Kolaydır kaybetmek ve
bir o kadar da zordur korumak kazanımlarınızı.
Bazen kahkahaya eşlik
eder gözyaşları. Gülerken yaş gelir gözlerinizden. Mutluluktan ağlarsınız ve ne
kahkahaya doyarsınız ne de mutluluğa. Çok insan vardır etrafınızda size eşlik
eden ve dost geçinen. İyi gün dostları anlayacağınız. Başarılarınızın ardı
arkası kesilmez, kucak açarlar size, sığınırsınız onların varlığına sözüm ona
oysaki sığınan onlardır.
Ve ani bir tökezlemede
gölgeleri dahi kalmaz. Kala kalan tek gölge ıssızlığınızın yerdeki izdüşümüdür.
O izdüşümünde ıslanır
gözleriniz olmayan varlıkların emanetinde. Tek emanet varlığınızdır çoğu
insandan sakınıp kolladığınız ve bir o kadar aciz olarak addedilen.
Kim neyi ne derece sonuna
kadar idrak edip bir tanımlama ya da çözüm sunabilir hele ki yaşanmışlıklardan
uzak ve bihaber ise. İstediğiniz kadar açın içinizi ve anlatın ne derece vakıf
olabilirler mümkün atı olmayan onca sorunun cevabına.
Acı habis bir ur
gibidir. Katmerli sızısı dinmek bilmek ve yakar da yakar bağrınızı.
Kimine göre kötümser
bir devinim kimine göre can sıkıcı kimine göre umutsuz bir vaka.
Sürüp gider birbirine
eklenen halkalar. Sanki kopmaz bir sıkılıkta ve lehimle kenetlenmişlerdir
birbirine.
Aniden tepe taklak
olabilir düzenek ve ne varsa muhteviyatında. Somut ya da soyut kolay ya da zor
ama çözümü geciktirilmiş ve hatta imkânsız addedilecek kadar uç noktada.
Kırılmak bilmeyen,
inatçı bir tutum gözeten onca bileşke. Komplike hatta sonun başlangıcı.
Ve düzeneğin tek
kurtarıcısı; içinizde yanıp yanıp sönen o ışık: Adı da umut ve tam yanında
güçlü ışığıyla sizi yeniden yeni baştan yaratan ulvi ışık.
Hep de öyle olmaz mı?
Her birimizin hayatında kim bilir kaç kez elimizi tutmuştur görünmez bir güç:
Farkında olalım ya da olmayalım. Zira çoğu kez anlamdan, bilmeden ve izahı
mümkün olmayan bir vasıta yardımıyla düştüğümüz çukurdan kendi çabamızla
çıktığımızı sanmışızdır.
Bazı şeylerin ve bazı
olayların ve hatta tanışıklığımız bulunan iyi ya da kötü insanların ne sebeple
hayatımıza girdiğini asla tasavvur bile edemeyiz. Zira hiçbir açıklaması yoktur
tabii ki O’nun bilgisi ve kudreti dışında. Bu açıdan kim bilir kaç yüz kez
kilitlenip kalmışızdır.
Ve o kilidin tek
anahtarı onun ilahi gücünde tecelli bulur. O’nun rahmetidir bizi düze çıkaran
ve O’nun kudretidir can veren ve dirilten.
Ölüm ruhun bedeni terk
edişi olarak açıklansa da kim bilir her birimiz kaç kez mecazi anlamda ölüp
ölüp dirilmişizdir.
Bazen ölümden beter
diye telaffuz edilen kim bilir ne çok badire atlatmışızdır.
Açıklama getirmek
mümkün olmayan sayısız vukuat ne bir açıklama bekler ne de gücümüz yeter izahat
getirmeye.
Sabırdır ve zamandır
ilacı yokluğun, acının, özlemin ve de hüznün. Yalnızlık bile devadır çoğu
derde. Keza baş başa kaldığımız benliğimiz ile kendimizi keşfederiz
bilinmezliklerimizin gölgesinde ve tanırız iç dünyamızı dış dünyanın
karmaşıklıklarından arındırıp.
Aklımızdır bizi insan
yapan ve düşünmeye sevk eden.
Ruhumuzdur asaletimizin
göstergesi.
Sevgidir menfi
duyguların panzehiri.
Ve inançtır umudun ana
bileşkesi. Eşliğinde maneviyatın tek desteğimizdir İlahi Güç ve sınırsız
dayanağımız ebediyete kadar. Ezelden bu yana ve sonsuzluğun ufkunda…