Hüzün
El
ayak çekilince, her gece sessiz sessiz
Gönüllerde bir otağ, dertli baş arar hüzün.
Güz güneşine benzer; tebessümden yoktur iz
Solmuş,
sararmış çehre, çatık kaş arar hüzün.
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün.
Derip
renkler içinden kasvetin karasını
Ağlatır, üzer, açar umutla arasını
Âşikar etmez, gizler, göstermez yarasını
"Eyvah", "keşke" içinde, kor ateş arar hüzün
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün.
Ya
aşk ya ayrılıktır, onmaz derdine sebep
Haddini aşmasına müsâde etmez edep
Acısını tarife âciz kalır mürekkep
Yaz ayında kar bekler; bora, kış arar hüzün.
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün.
Engel
aşılmaz ise, yol sarptır neşelere
Saklanır melül mahzûn, en kuytu köşelere
Bağlanır basireti, sarılır şişelere
Kadehlerin dibinde arkadaş arar hüzün.
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün.
Bazen gün-be-gün artar, onmaz elemin demi
Gayret etse de insan, yan yatar, "batar gemi"
"Suç kimde, sebep nedir" kalmaz artık önemi
Vefalı bir sadık dost, bir sırdaş arar hüzün
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün.
Hayat yormussa şayet, diz için her yol yokuş
Sabır sınır aşınca, toprağa düşer bakış
Uçmak için can atar, can denen o nazlı kuş
Kulağı salâdadır; "soğuk taş" arar hüzün.
Elde mendil, dilde âh, gözde yaş arar hüzün...
Mecit AKTÜRK