Saklıdır her boncuğunda ayrı heyecan
Aksak bir tempoda ilerler zaman
Avaz avaz susar yanıtı yasaklanmış sorular
Ve eylülden daha yorgundur insan
Su kıyısında aranırken çöl yalnızlıkları
Lekesiz beyazlar gibi ağrısızdır sancılar
Hep t/uzaklarda yaşar insan
Yormadan gitmez sormadan gelenler
Ve kırıldıkça yön değiştirir ışıklar
Yoktan yar edilirken sonlu hayat
Yusuf’un gömleğindeki kan gibi aldatır dünya
Çıkışı kaybolur labirentlerin
Bir ölünün ilk akşamında pıhtılaşır umut
Ve ç/alışmadığı yerden incinir insan
Boğulurken zaman kendi zamansızlığında
Boğazın ortasında düğümlenir seslenişler
Her zerre bir yük olur omuzlarda
Üşür son durağın yolcuları
Ve ölüme emanettir artık nefesler
Yüzlerde solarken korkunun akşamı
Balığı öldürür suyu bağışlayanlar
İçe dönük sesler büyütür dilsizler
Vakti daralır beşinci mevsimin
Ve ölümle yüzleşir insan . . .