Özlemin Danslarına Kaldır Beni

Soğuk gecelerin koynuna düşürdüm ben ulaşılmaz sevilerini
Gölgeler dolaşan ruhumla doğurgan dizelere yazdım sevgini
Sürgülendi üzerime hasret kapısı, duvarlara çizdim gözlerini
Ömrümün son demindeyim, özleminin danslarına kaldır beni

Duru bir yürekle dolaşırken ruhumda, en sarhoş sözcüklerle kuruldum güzelliğinin yaşanası iklimlerine. Bahar olsun ismin bu mevsim ve sevgi çiçeklerim asla üşümesin. Artsın ruhumdaki varlığın, eksilmesin gülen gözlerindeki şavkın ve yaşanası gözlerine dilerim ki sonsuza dek hüzünler tünemesin. Seninle bir yüreğin sancılarıyla yaşamaya alışmışım ben, gam yüklü bir bulut gibi tepemde dolansan da, ruhumu karabasanlara atsan da senin gözlerine sevdalı bir bezirgânım ben.

Durdurmak istedikçe birbirimizden ayrı kalacağımız anları, kırık bir söz oluruz yaşanası zamanlara. Dolu dolu geçen bir günün yüklerini boşaltır sevdalı dudaklarımız. Ellerimize bulaşan gerçeğin özüdür ve bir parça beze sıvanan yangın közüdür. Işıkları söner sonra odalarımızın, kanar sözleri yeniden şarkılarımızın, özlemin düş atına biner ve mahmuzlarız derin iç çekişlerimizle mutluluk atlarımızı.

Şimdi, çevir başını hızla kayan ağaçlara, bütün akışlarda sana bakan gözlerimi ara, dola diline en sevdalı şarkıları ve aşk olarak sarıl yokluğuma. Varlığınla gurur duyduğum, nerede olursan ol hasretle seni soluduğum bir gün daha akıyor bak gözlerinin penceresinden. Nefesle sevda bakışlım hayatı, aşkı çek içine, sevilmenin mutluluğunu sür yüreğine ve özlemimin asi bakışlarıyla bir gülümseme koyayım şimdi yüzüne. İçtiğin her damlada, yediğin her lokmada ve baktığın her noktada ben olacağım aşk bakışlım, unutma.

Bir günü daha devirdik bak en tutkulu sarılışlarla. Güldük, kederlendik, kızdık, ağladık, yanık bir filmin şeridiydi içimizde dönen, bir özlemin kahraman âşıklarıydık. Dağlar dayanırdı gün batınca kapımıza, oyunlara doymayan bir sevginin haylaz çocuklarıydık. Şuradan buradan konuşurduk kimi, bazen huzursuz bir gerçeğin iyileşmez çıbanıydık. Gece çalardı sonra göğsümüzün ağrısını, sessiz iç çekişlerle uykulara sarılırdık. Sevdaydı gülüşümüz ve biz birbirimizden ayrı ağlamaları hep yarınlara bırakırdık.

Savruk anlarımızın sonrasını ve dilinden sağılan sözlerin sofrasını saklamak mümkün olabilseydi keşke. Yaşam ve sevgi felsefenin derin kitaplarını okuyarak bekleseydim gelişini. Kayalara can veren sesin, sulara yön veren teskin edici sözlerin ve yüreğime bentler kuran ölümsüz sevdanın yazıtlarını dikebilseydim yokluğunu hissettiğim köşelere. Okudukça ruhunu ezberleyip ulaşsaydım kadın yüreğinin bakir ovalarına. Kursaydım sevgi çadırımı fırtınalar eksik olmayan yamaçlarına.

Kapattım gözlerimi, düşüncelerimin en huysuzlarını sildim ve aşkının ellerinden sevgiyle tuttum işte. Az sonra yollara vuracaksın kendini ve gözlerinle tarayacaksın çevreni. Ulaştığın bütün noktalar aslında özlemin duraklarıdır. Ruhun benim için yeryüzünün en pak sularının kaynağıdır. Özleminin kanamalarıyla ardından baksam da, sen yay gülüşlerini yüzüne, ulaş mutluluğun düzüne ve seni seven bu adamı seni özlerken düşle.

Bilmelisin ki sevda bakışlım, sevmek, çağırmaktır sevgiliyi yokluğa, doymaktır mutluluğa. Sevmek, avuçlarımızdaki terdir, ıslak bir günle karışırız onsuzluğa. Sevmek, geceyi beklemektir gül bakışlım, elde edilememiş sarılışlarla uzanmaktır uzak bulutlara. Sevmek kaçıştır belki, kaçarak yakalanmaktır doyumsuz bir aşka. Sevmek, fırtınaya göğüs vermektir, gizli bir ağlayışın göz damlalarıdır aslında.

Ruhunu serdiğin soğuk yataklara sesimi çağır, ben uzak odalarda kendi küskünlüğümün albümlerini karıştırırken. Sözcüklerim sussun, nefesimizin kanatlarına tutunarak arşa değelim. En doyumsuz anlarımızın dağlarından inince isterse kapansın yollar bize. Zaman dökülürken takvimlerden, aç kendi gerçeğinin kapılarını, dola özlemli kollarını bu kez ona, sına sevginin öte yüzünü, bir diğer geceye atla, tiz çığlıklarınla kutsa hayatın çetrefil günlüklerini.

Gecenin akarsularından arınarak bir uzun yola girsem, hızla aksam boşluğuna. Unutsam her şeyi, kısacık ömrümü tamamlasam. Aksam sular gibi, aşkı kitaplardan silsem, sevdanın sözlerini hatırlamasam. En çaresiz isyanım olsa yokluğun, her adım başı kanamasam. Bir kadeh bulsam, şişeyi açan el olsam, içip içip yıkılsam, içtikçe yansam, ağlamasam, her yangında onu suçlamasam, gözyaşlarına böyle aldırmasam.

Oysa sen, sesinin billur sularına yolculuk düşlerini sararak tüketiyorsun yolları, ben efkâr şehrinde seni özlerken. Zaman kayıyor hızla, sen yeşil bakışlarınla ve uçuşan saçlarınla kokunu bırakıyorsun geçtiğin her yere. Derin bir nefesle seni yudumluyorum, gecikmiş trenler geçiyor, sevgiyle hışırdayan ağaçlara gülümsemelerini bırakıyorsun. Bir şarkı doluyorsun ardından diline ve özlem olup yüreğime dökülüyorsun.

Turunu tamamlayınca yelkovan akrebin zehri dökülür kasıktan. Acıyı içinde taşırken zaman, uyuşur beyni kurbanın, tükenirken can. En büyük coşku özlemin sona erdiği andır, kimi akreple aynı yatağı cennete çevirir kurban. Alev yakar, süre hızla akar ve yangın uzaklara sıçrar. Kesilen nefesler toplanır, yüreğin öte yarısı düşünüşlerle kanayan bir düşle bin bir yerinden sallanır.

Hep bir fırtına bozar sevdanın gizli mabetlerini. Her savruluş aslında aşkın doğrusuna akan nehirlerin kumlarını taşır aşka. Hayatın gelgitleri yamandır, çok boyutlu bir filmin arada bir izlenen fragmanıdır. Hep aynı karakterlerle çevrilen ödülsüz filmlerce yavan, hep aynı gözyaşlarıyla tavan yapan klasik karelerdir. Gönlümüz acır, sol tarafımızdaki camdan yürek sürekli ağrır. Tokat deride iz, yürekte giz, aşkta kapanmaz bir sızı bırakır.

Bedenindeki gizli benlerin kilitli odalarında ılık bir öpüştür ruhumu okşayışın her sabah. Kendi ruhumun şarkılar çınlayan odalarında kımıltısız kalsam da, sevdanla yeşeren bir mevsimin şarkıları çalıyor bak yürek sahnemde. Sancılı beşiklerde salla istersen şu ozan yüreğimi, istersen her biten günün ardından yokluğunun gül kokulu duraklarında sevdanın direniş bildirilerini okuyayım ve gülümseyişlerinin ölümsüzlüğe çizildiği bu atlasta tecrit korkularımla ecelimi bekleyeyim.

Selahattin Yetgin

( Özlemin Danslarına Kaldır Beni başlıklı yazı S. Yetgin tarafından 14.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.