BİR
DEFA DAHA MAŞALLAH
Ahmet AYAZ
GAZİANTEP GÜNEŞ GAZETESİ 14 OCAK 2014
Yozgat küçük bir ilimizdir. Ahmet’in
babası Yozgat’ın sayılır isimlerindendi. Ticaretle uğraşıyordu.. Ahmet ise
çalışkan bir lise öğrencisiydi. Sesi güzel, sazı da oldukça güzel çalanlardan
birisi idi. Ahmet İstanbul Üniversitesini kazanmıştı. Ahmet İstanbul’a otobüs
biletini almış, yarına yolcu olacaktı.
Ahmet’in babası tam akşam saatinde iş yerini kapatmadan önce, çalışanlarını evlerine gönderdikten sonra “Ahmet’im hele gel şu
yanıma otur da seninle konuşacaklarım var. Yarın İstanbul’a gidiyorsun. Yanıma gelen arkadaşlarım seni
sorarlarsa, Ahmet İstanbul da çalışıyor
mu diyeyim. Yoksa İstanbul da üniversite mi okuyor diyeyim” dedi. Ahmet
çok şaşkın bir vaziyette “Niçin bu
soruyu sordunuz baba” deyince, Ahmet’in babası “Oğlum sesin oldukça güzel, sazı
da iyi kullanıyorsun. Arkadaşların, hele Ahmet
şu sazını al eline de, biraz eğlenelim derler. Bir kaç türkü çalıp
söyledikten sonra bu böyle iyi gitmiyor. Hele birkaç bardak atalım” deyince bu
bir alışkanlık haline gelir, senin
dersler yatar. öğrencilik suya düşer, Ben de arkadaşlarıma karşı mahcup
olurum. Eğer öyle olacaksa ben arkadaşlarıma Ahmet İstanbul da çalışıyor
diyeyim de, senden bir kaygım olmasın” dedi.
Ahmet “Baba siz Ahmet İstanbul da üniversite okuyor deyin” dedi. Ahmet o gece
sabahı zor etti. Bir kardeş gibi evinde sakladığı sazını yanında
götürmedi. Geçen zaman içinde ders çalışmayı
birinci planda tuttu ve üniversiteyi bitirdikten sonra, Yozgat Sağlık Meslek
Lisesine öğretmen olarak tayini çıktı.
Görevine başladı ve ilk maaşını bir zarf içinde alıp babasına getirdi.
Babasının masasına indirdiği zarfın ne olduğunu babası sorunca, “Baba maaşım”
dedi.
Babası
“oğlum sen artık hayata atıldın, öğretmen oldun. Sana harçlık lazım. O parayı
sen kullanacaksın. O zarfı al” deyince, Ahmet
“baba benim harçlığımı siz zaten veriyorsunuz. Ben o zarfı size getirdim. siz o
zarfı alınız” dedi. Akşam oldu, Ahmet Hocanın babası iş yerini kapattı, Ahmet Hoca ile birlikte evlerine doğru yürüdüler.
Ahmet Hoca,
derslerine girdiği iki süper öğrenciyi gözüne kestirdi, bunlardan birisini
babasına evlenmek için düğür göndermeyi düşünüyordu. Kızlar son sınıflar,
ikisi de her yazılı da 10 puan alıyorlar.
Ahmet Hoca, bunlardan birisine ikinci
dönem notlarında, not defterine hak
ettikleri 10 puanı yazıyor, fakat kendilerine sınıfın içinde sıfır olarak okuyor. Kız da hiç itiraz yoktur.
Arkadaşı Ahmet Hocanın yanına geliyor ve özür dileyerek, arkadaşının niçin
sıfır puan aldığını soruyor. Ahmet Hoca “Kendisi gelsin. Kendisi niçin gelmedi”
deyince, kendisi gelmez. Ben şimdiye kadar hiçbir öğretmenimin karşısına
çıkmadım, şimdi de çıkmam diyor” diye cevap verdi. Kızlar başarı ile mezun olduktan sonra, Ahmet Hoca
babasına aynı kızı istettirdi ve evlendiler. Ahmet Hoca ile eşini bir akşam babası eve yemeğe
çağırdı. Söz, sohbet, yiyip içtikten
sonra, Ahmet Hocanın eşine, Ahmet Hocanın babası bir paket sundu. “Kızım o
paket hediyenizdir” dedi. Ahmet Hoca ile eşi
evlerine dönüp de o paketi açtıklarında, paketi göreler ki, ne göreler?
O paketin içindekiler Ahmet Hocanın her ay
verdiği zarflar ve ayrı ayrı
içinde maaşları görülüyor. Ahmet Hocanın her ay harçlığını vermiş, maaşı ile dolu zarfların hiç birisini babası
açmamış ve kendisine takdim etmiş. Basbayağı yüksek miktarda birikmiş bir para.
Böyle baba ve evlada maşallah denmez mi? Ben burada maşallah dedikten sonra, bir defa
daha maşallah diyorum. Böyle mutluluğu yüce Allah hepimize nasip eylesin
diyorum.