FİRARIM
SAFİYETTEN
Bilirim ki aldırmazsın, “olma”,
desem “lafazan”
Bilirim hiç ders almazsın ebedi
nasihatten
Göz yuman kim; yoksa ben
mi; ondan mı oldum azan
Yürürüm, görün, koşarım;
sanmayın bu sıhhatten
Sıhhati ben kaybedeli çok
oldu gizliyorum
Sıhhati ah! Şimdilerde,
kuşlarda izliyorum
Belirsizken gökte duman iz
kalmaz afiyetten…
Seyret metruk sokaklarda
doğuşunu güneşin
Hızla akan huzmelerle toza
karışmış ışık
Kupkuru toprağa batan saban
sen ol ve eşin
Şimdi, ah ki çözemedim;
şimdi her şey karmaşık
Karmaşık o duyumsanan algıyı
isimleyip
Karmaşık yoldan giderim çevreyi
resimleyip
Irayıp koptum gerçekten;
firarım safiyetten…
Bir belirsiz zaman idi
kulakta ses çağladı
Dün mü geçtim? Unutmuşum;
kaçıyordum beladan
Yol üstünde biri tuttu biri
beni bağladı
Şeffaf iple ve sonra da
attı arşı aladan
Arş üstünden yer altına ediyordum
seyahat
Arşa kadar tüm mahlûkat seyretti beni; heyhat…
Ben, işte böyle dağıldım
boş yere, keyfiyetten
Gördüğüm
tüm ağaçları gözlemledim hayretle
Boylar
uzun, dallar geniş…; gövdeler boğum boğum
Ben
ki çıkmak istedikçe umutla ve gayretle
Her
dal hemen başka dalla birleşip yaptı doğum
Doğum
günü kutluyordu ne çok insan doğmadan
Doğumla
can uyanmalı karanlıklar boğmadan
Pusulasız
yola çıktım, kayboldum zafiyetten
***
Geldim ya işin sonuna; şimdi
yaparsam özet;
Bilirim ki aldırmazsın olma
desem lafazan
Göz yuman kim yoksa ben mi;
ondan mı oldum azan
Seyret metruk sokaklarda
doğuşunu güneşin
Kupkuru toprağa batan saban
sen ol ve eşin
Gördüğüm
tüm ağaçları gözlemledim hayretle
Ben
ki çıkmak istedikçe umutla ve gayretle
Rahmetine sığındım Rab; “garip
kulunu gözet…”
(10.09.2013
/ Elazığ)
Güneri
Yıldız