Sana bir modern zaman masalı anlatacağım:

Ben seni çok sevdim! Sen yine de inanma!

Gerisi karanlık hem ayrılık…

Yarımlık… Can çıkımlık işte…

Sana bir masal anlatacağım. İçi hüzün dolu, kova kova hem de, sırılsıklam bir aşkın elbette tadı da hüzün olacaktır.

Adı da hüzün bakışlım olsun.

Hüzün nakışlım!

Nazlı akışlım, salına salına gönlüme…

Seni sana anlatacağım. Bendeki yüz ölçümünü, hudutsuzluğunu…

Sana beni anlatacağım, gözlerimdeki… Simsiyah bir beni, gözlerimin beyazlığındaki; ne kadar sana bandırılmış olduğunu gör diye…

Sana bendeki seni anlatacağım. Sakın şaşırma, benden önce sen, benden sonra sen… Evvelim ve ahirim sensin. Kişisel tarihim şu; senden önce ben yoktum, senden sonra ben vardım!

Sana vardım.

Sana bendeki seni göstereceğim. Farkında değilsin ama sende gittikçe benleşiyorsun. Bu ne kadar ben olmaktır bu ne kadar güzel sen olmaktır.

Görenler beni sen biliyor.

Bu ne kadar sen sözlülüktür.

Bu nasıl bir sencilliktir?

Sana bir masal anlatacağım sakın inanma! Seni çok seviyorum!

Bir su nasıl akarsa çağıl çağıl…

Bir adam nasıl dolanırsa aç ve sefil…

Bir rüzgâr nasıl eserse efil efil…

Bir çiçek nasıl filizlenirse öyle!

Gözyaşlarıyla yıkanmış bir gönül…

Acıyla demini bulmuş bir ruh…

Nale ve figanıyla sesini bulmuş bir âşık!

Kelimeler cana batan iğne,  üslup canı okuyan bir sorgu hâkimi…

Bırak kırsın kalemi, yırtsın fermanımı…

Kessin etimi kırsın kemiğimi…

Dönersem bir başkasına kahpeyim bu aşk yolunda…

Bir aşk masalı…  Kırık, buruk, ezik…

Gökte ve yerde ne varsa şahittir bu aşka, yalanım yok.

Yaşam hiç bu kadar önem arz etmemiştir iyi olduklarında… Şen mi şendiler, huzurlu mu huzurluydular kendi yaşam alanlarında. Gün 24 saat birlikteydiler sarmaş dolaş… Bir masal ülkesindeydiler, her taraf yemyeşil, çiçekli…

Büyü bozuldu bir gün.

Kız, oğlana: “Seni zerre miskal sevmiyorum.” dedi.

Çocuk da kıza:  “Sevdim seni bir kibrit çöpüne varana değin!” diye yanıt verdi.

Son yaprak da düştü, son damla da aktı, son sigara da söndürüldü.

“Ümidim yılların seline düştü,

Saçının en titrek teline düştü,

Kuru yaprak gibi eline düştü,

İstersen rüzgâra salıver gitsin!”

Ve yaşam hiç bu kadar zehir zıkkım gelmemiştir ayrıldıklarında. Gün 24 saat taş duvar… Bir cehennemdeydiler, her taraf yangın içindeydi, alevli…

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik. Biz bu aşkın içine nasıl ettik? Masal da bitti aşk da meşk de eşk de!

 

( Zerre Miskal Sevmiyorum başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 18.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.