Söyleşimizin bugünkü konusu, ifrat ve tefrit aşırılıktan uzak, ne fazla ne de az, kararınca, kıvamında anlamlarını içerisinde barındıran bir sözcük, Kemâlât olacaktır. Dilerseniz öncelikle, kemâlâta giden süreçteki kelimelerin sözlük karşılıklarına ve bizlerdeki çağrışımlarına bir göz atalım. Buyurun;
Mustafa: Pak. Pirüpak. Billûr gibi. Berrak. Steril. Çiçek
gibi. Suçsuz. Titiz. İntizamlı. Arı. Beyaz. Düzenli. Safi. Katışıksız. Masum. Sade.
Ak pak. Münezzeh. Som. Öz. Özet. Çıplak. Temiz. Has. Sek. Hilesiz. Halis. Salt.
Saf. Nezih. İçten. Gönülden. Samimiyetle. İçtenlikle. Candan yürekten. Derinden.
Açıkça. Yalnız. Samimî. Tabiî. Toksözlü. Canciğer. Kardeşçe. Dostça. Dürüst.
Mustaff:
Saf ve sıra halinde dizilmiş olan. Saf saf, dizi dizi. Camiide cemaatin namaz
kılarken saf tutması. Askeri birliklerin saf saf dizilmesi.
Âdem: Yokluk. Olmama.
Bulunmama. Fakir. İlk insan ve ilk peygamber. İnsan. Adam. Boyun eğen. İtaat
eden. Söz dinleyen. Saf. Temiz. Bir işi gönüllü yapan. İçten. Samimi. Olgun. Mayalanmış.
Demlenmiş. Kıvamına gelmiş. Ad, ün, nam sahibi. İtibar edilen, değer verilen,
sayılan, saydı duyulan. Değerli. Mühim.
Dem: Kan. Nefes. İçki.
İçecek. Bol. Bade. Plâzma. Zaman. Esna. An. Yaş. Şimdi. Gözyaşı. Yüksek. Körük.
Damla. Ağlama. Tav, kıvam.
Heva: Hava. İstek. Nefis.
Arzu. Sevgi. Hoşlanma. İki şey arasındaki uzaklık. Yer ile gök arası. Yukarıdan
aşağıya inmek.
Hava: Dünyayı
çevreleyen atmosfer, hava. Hafif yel. Yerle gök arası. Bir binanın üzerine kat
çıkma hakkı. Boş. Tenha. Sahipsiz. Açık. Açık alan. Gamsız, kasavetsiz. Evlenmemiş
erkek. Esen, rüzgar. Hava cıva. Şimdiki zamana ait olan. Havaküre. Ambiyans. Çevre.
Ezgi. Nota. Cıngıl. Tema. Güzelleme. Gök. Sonsuzluk. Gökyüzü. Felekiyat. Mekân.
Sema. Gökküresi. Yeröte. Feza. Felek. Eviç. Asuman. Gökkuşağı. Gökcismi. Gökçe.
Uzay. Ortam. Muhit. Şart. Koşul. Şerait. Evren. Deyiş. Tarz. Biçem. İklim. Abuhava.
Klima. Esinti. Meltem. Dünya. Ses. Durum. İmkân. Tutum. Fırtına.
Havva: Havaya ait.
Havai. Hz. Âdem (a.s.)’in zevcesi. İnsanlığın annesi. Yaratılmış olan ilk
kadın.
Kemâl-Kemâlât: Olgunluk. Erinlik. Kusursuzluk. Erişkinlik. Yetkinlik. Mükemmeliyet. Kâhillik. Mükemmellik. Rüşt. Ergin. Bulûğ. Çelebi. Bilge. Olmuş. Tecrübeli. Bilgin. Ergi. Mütekâmil. Gelişkin. Yetişkin. Yetkin. Göynük. Yıllanmış. Baliğ. Noksansız. Tam. İhlâs ile yapılan güzel iş. Ulu. Azametli. Âli Ulvî. Koca. Büyük. Kutsal. Muhteşem. Sayın. Yüksek. Ululuk. Kıvamını almış. Demlenmiş. Mayalanmış. Tavlanmış. Âdem. Bilgi ve ahlâk bakımından mükemmel olma hali.
“Kem al ki Kemâl olasın”. Şaban isimli bir arkadaşım söylemişti benim için. Çok haklıymış. Ham iken pişmek gerekmiş meğerse. Kızgın güneşin altında. Cehennemi ateşte, fırında. Kaynar kazanın içinde. Sıkıntılar ile çileler ile. Sabırla. Demlenip, kıvama gelmek gerekirmiş. Aksilikten arınıp, tıpkı olmak. Acımamak, acıtmamak için. Adam gibi adam, ’herif’ olmak gerekirmiş, velhâsıl.
Kemâlâtta elzemdir nazar. Olmazsa olmazıdır. Çatlar insan, açılır tüm
kilitler, kapılar. Saçılır sırlar, en derin definlerden. Yeşerir nebatat acı
ile gönlünden akan dem ile. Boşalır her ne varsa, kirden, pastan, hicrandan
yana. Gübre nasıl gıda ise güle, nazar da aştır, ilaçtır kemâl olmayı arzulayana. Sen yine de hoş nazar
et, üzme artık şu fakiri.
Bakış, nazar, göz teması
olmadan, âşık maşukta kaybolmadan kemâlât olur mu? Olmaz. Uzaktan uzağa sevgi
olur, hayranlık olur, beğeni, önemseme, değer verme olur ancak, âşk olmaz. Aşkın
olmadığı yerde kemâl olmaz. Daha açık örnekleyeyim; meyve ve sebzenin
yetişebilmesi için güneş ışığı ve de ısısı gereklidir. Sera ürünü olmak istiyor
isen onu bilemem. Ancak, göğsünü gere gere ‘ben’ demek istiyorsan yanacaksın
nazar ile. Eritecek işte o bakışlar her ne var ise gönlünde katılıktan,
kötülükten, kabalıktan, hoyratlıktan yana. Dikenlerinden arınmış bir gül
olacaksın adeta. Neşe ve güven verecek gülüşün, defedecek kahkahan gamı, tasayı
hem solunda, hem de sağında. İşte o zaman can olacaksın yeniden can olmak için
can atanlara.
Haydi, uğurlar ola.
-----
36 - Yasin suresi 26. ayet (Genel: 36 - İniş: 41 - Alfbetik: 108) -----
36.26 - Ali Bulaç Meali :
Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir
bilseydi" dedi.
36.26 - Yaşar Nuri Öztürk Meali :
Gir cennete! Denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?
----- 36 - Yasin suresi 27. ayet
(Genel: 36 - İniş: 41 - Alfbetik: 108)
-----
36.27 - Ali Bulaç Meali :
Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını.
36.27 - Yaşar Nuri Öztürk Meali :
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."
Şair Yazar Kemâl ALKAN
KAYNAKÇA
1- Osmanlıca Türkçe Lügat – Mevlüt KARACA ‘Hisar
YAYINEVİ’
2- Türkçe Sözlük- Türk Dil Kurumu YAYINLARI
3- Kanar Arapça Türkçe Sözlük – Prof. Dr. Mehmet
KANAR ‘SaY’
4- Öz Türkçe Sözlük – Ali PÜSKÜLLÜOĞLU ‘ABC’
5- Microsoft Word Sözlüğü