Her karanlık gecenin, sabahı güneş doğar
Nur yüzlü aydınlıklar, geceden tasa sağar

Yeşeren umutlara, eserken bâd-ı sabâ
Dertlerin harmanını sürer yürekten yaba

Kim ki aşka düştüyse, beklenir her an cünun
Nice güneşler doğsa, çözemez derdi fünun

Kapılmıştır bir kere, meyl etmiştir narine
Aşk-ı badeyi sunar, yeşil gözlü yarine

Artık bir tek gül vardır, gönülde nazlı yardır
Kül dökse de üstüne, her dem ateşi hardır

Uzayıp gider zaman, an olur dipsiz kuyu
Yanar ha, yürek yanar, içse de kevser suyu

Ateş bacayı sarıp, yaşanırken dûd-ı ah
Yeryüzünde usanıp, göklerde aranır mah

Sır olur, serkeş olur, kaş kalmaz göz üstüne
Alemin dili durmaz, bühtan, bühtan üstüne

Merhem koyup onarmak, elbette ki kul işi
Sevda yalnız yaşanmaz, bunu bilmeli kişi

Karşılık görmüyorsa, ebedi hicran olur
Canı canan dileyen, gam ile, hüsran bulur

Ateş-i dilde özge, gönlü sarmaz hiç bir şey
Sultan saraylarında olsa bile, ağa bey

Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN


Bâd-ı sabâ: Sabahleyin gün doğusundan esen hafif ve yumuşak rüzgâr.
Yaba : Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı.
Cünun: delilik
Fünun: Fen, bilim
Kevser suyu: cennette bulunduğuna inanılır. bir içenin bir daha susamayacağı 
rivayet olunur.
Mah: Halk edebiyatında ay yüzlü sevgili anlamında kullanılan kelimedir.
Dûd-ı ah: Divan edebiyatında sevgilisine kavuşamadığı için kederlenen âşığın 
dertlerini dillendirirken kendisinden çıktığı iddia edilen duman için kullanılır.
Bühtan: Kara çalma, iftira
( Bâd-ı Sabâ başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 9/30/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.