Bu akşam parka çıktım biraz. Oturdum epey bilirsin her zaman yaptığım şey. Ancak bu akşam her zaman yaptığımın dışında bakışlarıma, çay demleyip sohbet eden bir aile takılmışdı . Adam tıpkı sana benziyordu. Ne kadar yanlış olduğunu mantığım dürtsede habire, gözlerine sığınma derdim ağır basıyor ve süzmekten kendimi alamıyordum. Sonra izledim, izledim dakikalarca izledim onların muhabbetlerini, gülüşmelerini, Çekirdek yerken gözgöze sevişmelerini.

Bir nefesin insana verdiği hazzı gördüm, aradaki mesafe kısalmıştı sanki ve mutluluk lakırdıları dinliyordum. Kulaklarımda hüzün dolaşıyor, gözlerimde oturmak için yer bakıyordu.

Sonra ağaçalara baktım her birinin eşi vardı, havuzda yüzen ördekler ''iki'' tane, Parkta ki salıncaklar ''iki'' taneydi. Her şeyin eşi vardı. Sokak lambaları bile benim kadar yalnız değildi.

Gökte ki yıldızlar adına resepsiyon veriliyor gibi bir hava hakim, ve bütün yıldızlar süslenmiş bu toplantıya katılmak için sıralanıyordu. Sahte mutluluk dağıtan gülüşümü toplayıp, senin ''firari'' dediğin bakışlarıma iğneledim. Mahşer havasına bürünen sevdamı gözlerinin denizine benzeyen o adamın gözlerinde ki denizde boğmamak için, bakışlarımı birde kendime yönelttim. belediyenin koyduğu bankta tek başına oturmuş etrafı seyrettiğini sanan gözlerin hapsinde, anlaşılmamak adına yerdeki ''iki''li taşları saydığımı düşünmelerini isteyen ben.

Mutluluk tablosu çizmek adına ''yalnızlık en güzeli'' havasında pozlar veriyor gücüm yettiğince ''iki''ye bölünüyordum.

Oysa mutluluk benim kirpiklerime yağan kar tanesi gibiydi ve ne vakit gözümü kapatsam ''iki'' damla yaş yanaklarımdan süzülüyordu. Sen tutmayı bıraktığından beri nasırlaşan elimde bir kalem, ve tan yerini çizmek için aldığım beyaz bir kağıt parçasına Bu sözler döküldü. Tan yeri için randevu defterine not düşüldü .

Kenara bırakılan duygularımı sırtlayıp parktan uzaklaşırken, masada oturan aileye son bir kez daha bakmaktan kendimi alamadım. İnip çıkmaktan çürüttüğüm o merdivenleri ayaklarım çekmiyordu. Çünkü o evde ne sırdaşım ne yoldaşım ne kahrını çekmeyi arzuladığım. ne bekleyenim, ne beklediğimin sen olma ihtimali, sesime yankı yapan sesim yoktu dört yanı kar kaplı odam da.

Ve Kova kova mevsimleri sulayan yüreğim üşütmeye başladı artık bu eylül gecesi. saat zamana inat ''İki''.

Zannetme içimde kopan fırtınalardan kurtulmak için sığınak arıyorum. Ben mutlu olduğunu düşündükçe acısı bol çığlıklar atıyor ve yaprakların solmaya başladığını farkettikcede üşüyorum.

Bana hep ''zor olan yol almak'' derdinya hani, Yol almaktan fakirleşmiş bir dilenci misali yüreğindeki yola düşeli, ben kendimden geçtiğimi düşündüğümü sanırken, birde baktım ki kendim benden geçeli siyah kefen giymiş.

Öyle ya Aşık olmak kahrolmaktı. Aşık olmak yasaklıyı dilsiz koymaktı. Sen sev ama sus demekti. Ve Aşık olmak ''İki'' yürek taşımaktı...


zєץиєp є¢є єяєи

( Aşk İki Yürekti başlıklı yazı Zeynn tarafından 5.09.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.