Kaliteli yaşamın en önemli unsurlarından birisinin de, hayatın sürekli esnek ve dinamik bir yapısının olduğunun farkında olarak hareket etmektir. Zira, pasiflik,  durağanlık ve atalet değişimin düşmanı ve kaliteli yaşamın azgın hırsızlarındandır. Artık iyi biliyoruz ki, "değişmeyen tek şey değişim".  Dünyanın sürekli döndüğü gibi, hayatımızdaki her unsur da, farkında olarak veya olmayarak değişmektedir. Bütün mesele, söz konusu değişmelerin ne zaman, nasıl, ne şekilde olacağı ve bunlara nasıl uyum sağlanabileceğidir.

İnsanlar genellikle, değişime kendilerinden başlamak yerine, başkalarını değiştirmekten çok hoşlanırlar. Bunun bir takım sebepleri vardır. Zira, her kim ne yapıyorsa, en iyiyi ve güzeli yaptığını varsayarak yapar. Herkesin kendi gönlü en yücedir. Eğer, akıllar yeniden dağıtılsa, herkes yine kendi aklını alır, kimse Einstein'in, bir başka bilim adamı veya bilgenin aklını almaz. "İnsanoğlu kendi aklını beğenmezse çatlar ölürmüş." Nedense, eleştirmek, eksik tamamlamak, açığı ortaya çıkarmak, bilgiçlik taslamak, her fırsatta öne atlamak vb. gibi basit davranışlar insanoğluna daha tatlı gelmektedir.  Bu olumsuzlukları ortaya çıkaranlar ise, zapt edilemeyen şişkin ego, kibir, olumsuz ön yargı, nefis, gurur ve üste çıkma arzusudur. 

Günlük hayatımızda, gıybet etme, laf taşıma, dedikodu yapma, küçük görme, aşağılama, rencide etme, değersizleştirme, hor görme, eksik-gedik arama, şüphecilik yapma, acımasızca eleştirme, aşırı hırs yapma, inatçılık, iddiacılık, evhamcılık vb. gibi, kaliteli yaşamın azgın hırsızları adeta cirit atmaktadır. Pareto'nun % 80-%20 modelinde belirttiği, hayatımızdaki olumsuzlukların, olumluluklardan 4 kat daha fazla olduğu görüşü haklılık kazanmış durumdadır. Hatta ben günümüzde bu oranın, olumsuzluklar lehine daha yukarılara çıktığına inanıyorum. 

Yüksek kaliteli bir insan olmak ve süper kaliteli bir hayat için, yaşantımızdaki hırsızları ortadan kaldırıp, onların yerine polisleri olan "yüksek kaliteli yaşam unsurlarını" yerleştirmemiz gerekmektedir. Bu süreci gerçekleştirmek çok zordur. Bunun sebebi de, değişim ve dönüşüme uyumun zorluğu ve yeniliklere direnmedir. Çünkü, değişim ve dönüşüm,; olağanüstü bir emek, kaliteli zaman, gayret, sabır, sükunet, anlayış, paylaşım, coşku, heyecan, azim, kararlılık ve istikrar istemektedir. 

Genelde baktığımız zaman, eleştirinin, tenkidin, düzeltmenin, söz kesmenin, kaliteli dinlememenin, özenmemenin, dikkat etmemenin, öne çıkmaya çalışmanın daha fazla revaçta olduğunu görebilmekteyiz. Buna karşılık; örnek olma, uygulama, modelleme, odaklanma, ilgilenme, etkileme ve etkilenme, kaliteli anlama ve dinleme, empati yapma, 3. alternatifi geliştirme, sinerji ortaklığı kurma, enerji üretme, mevcut pastayı büyütme vb. gibi yüksek kaliteli eylemler insanlara zor veya ağır gelmektedir. 

Asıl olan, insanların her türlü değişime açık olması ve onları hacı yolu gözler gibi beklemesi, değişimi yönetmeyi  bir sanat ve yetenek olarak algılaması, başarmak ve kazanmak için değişime zamanında uyum sağlayabilmesidir. Değişim ve dönüşüm içten dışa doğru olmalıdır. Yani, kişi değişime ÖNCE KENDİSİNDEN BAŞLAMALIDIR. Hiç bir kimse kendisinin başkaları tarafından yönetilmesini, ikaz edilmesini, dürtüklenmesini, iş tarif edilmesini, emredilmesini, SEVMEZ. Çünkü bu negatif yaklaşımları, kendisine, şahsiyetine, ustalığına, bilgisine, yaşama tarzına ve uygulamalarına müdahale olarak görür. Bunun tersten okunuşu da, "ben senden daha iyi biliyorum", "sen bana tabi ol", "benim söylediklerim ve yaptıklarım daha doğrudur", "sen bu konuda yetersizsin", "ben seni yönetip yönlendireyim"dir.

Üstelik, değişim ve gelişimin baş döndürücü hızından dolayı, bu günkü geçerli olan eylemler yarın yerini daha geçerli olanlara bırakabiliyor. Gerçek anlamda irdelediğimiz zaman, bunun takibini yapmak için, süper kaliteli bir değişim ve dönüşüm uzmanı ve uygulayıcısı olmak gerekiyor. Farklılıkların bir zenginlik ve gelişme unsuru olarak da görülmesi gerektiğini bildiğimize göre; hangi görüşün, hangi zamanda, hangi şartlarda, ne zamana kadar geçerli olabileceğini kestirebilmek, çok zor bir hale geliyor. Bu yönüyle baktığımız zaman, görüşleri beğenmeme, eksik bulma, düzeltmeye çalışma, ikaz etme, yönetme, yönlendirme gibi eylemler kaliteli bir iletişim ve yaklaşım ile yapılamaz ise, sorunları hızla arttırdığına şahit olabilmekteyiz.

O halde ne yapmalıyız?
Sürekli olarak etkin ve kaliteli değişim ve gelişimlerin peşinde avcı olacağız. Uyum sağlamakta gecikmeyeceğiz. Gerekiyorsa kendimiz üreteceğiz. Değişime mutlaka ve mutlaka kendimizden başlayacağız. Değişimde geri kalanları dürtüklemek ve küçük görmek yerine, onlara anlamlı bir şekilde örnek olacağız. Bugünkü doğrulara sıkı sıkıya sarılıp, zorunlu değişim ve gelişimlere karşı direnmeyeceğiz. Her türlü ortam ve iklimde huzuru, keyfi, mutluluğu, ölçüyü ve dengeleri özenle koruyacağız. Örnek olmayı, kibir ve şişkin egonun sarmalında değil; alçak gönüllülüğün, mütevazılığın, erdemliliğin, bilgeliğin, naifliğin, tatlı dilliliğin, nezaketin, edebin, profesyonelliğin ve gönül dostluğunun sarmalında yapmaya gayret edeceğiz. 

Bir kalp kırmanın, gönül incitmenin, aşağılamanın, yok saymanın, değersizleştirmenin, eleştirmenin, tenkidin, işgüzarlık yapmanın, emretmenin, ses yükseltmenin, şüphecilik yapmanın, ön yargılı davranmanın, bilmişlik taslamanın açacağı yaraların tamirinin mümkün olmayacağı da asla unutulmamalıdır.
29 Temmuz 2013. Saat: 10.00. 

Selam, sevgi ve dualarımla... Allah'a emanet olunuz... Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
 
( Kaliteli Yaşamda Değişim Ve Dönüşüm Stratejisi başlıklı yazı S. COŞKUNER tarafından 29.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.