SON MEKTUBU KAPININ ALTINDAN SÜR, ÖYLE GİT
Sakın ha kalemini mürekkebe daldırma
Kanımla üç beş cümle yaz da mahkûm eyle git...
Git, kendi ellerinle her şeyi yık, aldırma
Bir kaç damla yaşınla ak kâğıda koy saik
Kırık, dökük ve buruk duygularla arkaik
Başın öne eğilsin, bağırsam da kaldırma
Son mektubu kapının altından sür, öyle git...
Yâr, akşamdan seyre çık güneşin batışını
Çalınırken türkümüz yanık yanık meyle, git...
Unutma, bekliyorken şafağın atışını
Kaybolur duyguların duyduğun korkularla
Ve bil ki huzursuzluk kardeştir uykularla
Anlar isen bu aşkın cana can katışını
Hüzünle betimleyip el âleme söyle git...
Dünya yüktür kimine, kimineyse arpalık
Elde olanla yetin senin olan şeyle git…
Deniz dolu, sana ne; kısmette yoksa balık
Malı, mülkü satmadan var kendini toparla
Durma hayal ederek haramdan gelen kârla
Bakma merhametsize sakın ha alık alık
Dervişçe hak nefesle üflediğin ney’le git
İçinde bir savaş var... savaşı doğrudan yaz
Vur arkamdan tekmeni, bağırıp heyheyle git
Gündüz seni aldatır gecende çıkar ayaz
Kahırdan öteye geç, âlemi seyret surdan
Beslenme dostlarında rastladığın kusurdan
İzin verme dost olsun senle ben gibi haylaz
Sen kendine en uygun bulduğun o beyle git
Sakın seni tutmasın hükmü düşen o akit
Git, ardından toz kalksın, geçmesin fazla vakit
(08.03.2013 / Elazığ)
Güneri Yıldız