-Morgdayım, gel al beni.

-Ama ölüler konuşmaz ki?

-Palavra, bak konuşan bir ölü, duyan ise yaşayan biri.

-Ama mümkün değil!

-Uyanınca anlarsın kimin ölü olduğunu, yalan olduğunu? Aslında uykuda olan sizlersiniz. Ayakta uyuyan… Gölgede olan sizlersiniz, yoklukta. Şaşırıyorum sizlere ölülerden korkuyorsunuz bir de! Asıl korkulması icap eden yaşayanlardır! Öğürüp böğürenlerdir, aksırıp tıksıranlardır. Kalkmış bir de bizlerden korkuyorsunuz. Bir ölü ne yapabilir ki! Kalan sağlardan korkun lütfen! Giden gitmiştir, kalan yanmıştır.

-Peki, nasıl alacağım seni kendi âleminden bizim âleme? O kadar kolay mı bu? Bir ülkeden bir ülkeye gitmek dahi bu kadar zorken bir dünyadan başka bir dünyaya gitmek nasıl olacak?

-İşte burada iş sana düşüyor güzelim!

-Güzelim mi?

-Evet, güzelim dedim, aşkın uğruna ölmüşüm diye espri de yapayım sana tam olsun.

-Yapma!

-Sen de korkma!

-Ama betin benzin çok soluk, sesin derinden geliyor, gözlerin donuk! Korkmamak için alışmak lazım sana, inanmak ve ikna olmak! Ve ben ölülerden korkarım!

-O zaman dediklerimi yap! Ve dirilerden kork ilk!

-Olur, yapabileceğim bir şeyse neden olmasın!

-Aşklaştık şimdi, aşka gelelim. Ölü dudaklarımdan öpüver ki kalkayım ve yaşayanların arasına katılayım! 

-Ölü dudaklarından öpmek mi? Öpemem ki! Bana pek de öpülecek gibi gelmiyor ölü bir dudak! Haksız mıyım?

- Haksız olup olmaman önemli değil sorun olan öpüp öpememen!

-Yapamam benden bunu isteme lütfen, kalbin varsa kırılır ve üzülürsün. Buna hakkım yok!

-Yaşarken o kadar kırıldı ki kalbim yakından baksana bir. Her noktasında bir göz yarası, her santiminde bir gözyaşı izi, her karışında bir söz yarası gizli.

- Ne de dolusun!

-Evet, yağmur olmayı göze alıyorsan yağmayı da kabul etmiş olursun. Kuş olmayı göze alıyorsun daha büyük bir kuşa yem olmayı da göze alıyorsun. Dağ olmak istiyorsan üzerinden geçip gidecek olan yol olmayı da hesaba katıyorsundur.

- Ölü ellerimden tut ki can gelsin sımsıkı tutsun ellerini, saçlarını okşasın ellerim, kan gelsin parmaklarıma, can gelsin.

-Ben hiç ölü birinin elini tutmadım.

-Yaşayan ölülerin tutuyorsun ama!

-Korkuyorum ama böyle konuşma lütfen! Hem onlar...

-Sen asıl yaşayan ölülerden kork! Dirilerden… Ölüden değil diriden… Yaşayan ölülerden mi olmak istersin ezik ve silik, ölü ama yaptıklarıyla yaşayan diri ve irilerden mi olmak istersin?

Ah ölüler! Arkalarında helva yendiğini bilirler! İronisi kendine menkul, ortalık hep kul, hep pul! İnsanların gözlerinde tül, gül babam gül! Ah ölüler adınız çıkmış bir kere dokuza inmez asla sekize. Zombisiniz güya! Korkulacak olansınız, ürkülecek! Oysa yaşayanlardır içine eden insanlığın! Yığınlardır âlemi ters yüz eden!

Duvarda bir resimdir çizilmiş bir gizli ve muktedir el tarafından kabir! Allah bir, ölüm düğün gecesidir Mevlana’da. Ebedi istirahatgaha yoldur vuslat gecesi. Oysa gülerim buna, bu safsatalara! Bu haksız yaftalara… Bu hadsiz paftalara… Parselenmiş insanlık, tapulanmış arkadaşlık, itilmiş kakılmış adamlık, ortalık adamına göre haremlik adamına göre selamlık olmuş.

“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde

Gönül buhurdan gibi yıllarca tüter.” der Yahya Kemal.  Ah ölüler! Laf taşımazlar, yalan atmazlar, hak yemezler, iltimas istemezler. Şehrin sessizliğinin resmi olur mezarlıklar! Yapılsın bu dünyadaki pazarlıklar! Söylensin türküler, okunsun şiirler! Ölüden değil diriden korkun bu zamanda, üzerine toprak atılandan değil güneş serpilenden kaçının milyon defa.

Ölüden değil diriden korkun! Bu bir uyarıdır yapılan sizlere! Mezarda yatanlardan zarar gelmez evde yatanlardan korkun! Öcüler ölüler değil dirilerdir. Yan baktı diye adam bıçaklayanlar, korna çaldı diye levyeye sarılıp kafa patlatanlar, yok yere çıngar çıkartanlar, aylaklar, çaylaklar, manyaklar, kafadan aksaklar…

Ölüler size dokunmaz asla! Eskiden seyahat edenler kalacak yer bulamadıkları vakitlerde mezarlıklarda yatarlarmış. Güvenilir yer diye. Şimdi ise yanından dahi geçmez olduk mezarlıkların. Oysa en kalabalık mahallesidir yaşadığımız yerin. En sessiz ve en ibretengiz mekânıdır kabristanlar.

Asıl kabir azabı bu dünyada yaptıklarımızdır. Ölüden korkmayın ama diriden korkun bugün!

-Morgdayım gel al beni!

-Gelip almam seni gelip sende kalırım. Bu dünyadan kaçmak için, insanlardan…

Aç sandukanı, tabutunu; yırt kefenini, temizle yüzünü… Kov yılanları çıyanları… Yerin altı yerin üstünden daha güvenli…

Kalk Azrail geldi! İlahi Azrail sen adamı öldürürsün!

Ve son espri: Hayattan hiç kimse sağ kurtulamaz!

( Morgtaki Yakışıklı Ceset başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 8.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.