Bir can sesi geldi içimde.
Biri taş atmış olmalı dedim.
Açtım ansızın yüreğimin kapısını
ardına değin
Dudağında yarım sözüyle yakaladım
suçluyu.
Bulsun diye doğruyu,
-Konuş, dedim.
-Can kırığı var içimde, can revan içinde kaldım.
Neden söz taşlarını attın bana? söyle, dedim.
-Baksana yüreğime, söz izi var, göz izi! Suçluydu belli ama
susuyordu.
-Bak canım akıyor, canım yanıyor ve ağrıyor! Değer mi bu cana kast
etmeye? Ne aşkın var ki buna!
Başını kaldırdı ve gözlerini
gözlerime dikilerek şunu söyledi:
-Seninki can da benimki… Tamamlayamadı sözünü, ağlamaya başladı.
Sonra düşündüm seslice. Her
gözyaşı damlası canıma değiyordu ve beni ıpıslak ediyordu. Can şimdi
kırılıyordu, çatlıyordu, çiziliyordu.
Mitinglerdeyim sevgili, can
kırıklığına uğratmam seni! Bu aşkta istifa etmemi talep etme benden! Beni men
etme aşkından! Ben sana senin yanında dahi hasretim, bunu çıkarma aklından.
Sen ormanında bir ağaç
olamadıktan sonra burada durup dallık taslamak istiyorum.
Beni alık sanma yahut balık!
"Kendi bahçesinde dal olamayan,
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor." diye yazmış Özdemir Asaf.
Önce dal ol bahçende sonra kök
sal ve ulu bir ağaç ol!
Ve tasla taslayacağın her neyse,
sırtını yasla aşka!
Can kırığımsın kalbimde! Kalbime batıyorsun
hep, kanatıyorsun ve yer ediyorsun en dibe kadar, kalbimin dibisin!
-Ama seni seviyorum! dedi gözü yaşlı bir şekilde…
Salya sümük bir aşka düşmeden,
yalvar yakar bir sevgiliye duçar olmadan, sev ama ağlama sakın diyemeden…
Gittim.
Yürüyüşlerdeyim sevgili, arama
beni! Arasan da bulamazsın ya! Kaldığın yerde yıkıl diye söylüyorum: Dudağımda
adın bir marş gibi, kulağımda adın bir melodi gibi yankılanıyor habire. Yüreğimde
tadın!
Bir can sesi geldi bende. Kalbim
kırılıyordu bir haziran gününde. Ülkem ağlıyordu, ben ağlıyordum mütemadiyen.
Ve aylardan hazirandı, hazirundu
canım kırılmaya sen taşıyla! Yüz parçaya olmaya, paramparça olmaya sende,
hazırdı canım.
Can sesi geldi, kırılıyordu
kalbim!
Cam sesi geliyordu kırılıyordu
camlar.
Canım üstünedir bu aşk, kalbim
üstüne…
Can sesi kesiliyordu birden,
ölüyordum.
Can üzre cansın biliyorsun elalım!