Hani dedemden kalan eski
bir ev vardı ya
Kırılan camlarını senin
için taktığım
Hani yatak odası az
birazcık dardı ya
Yıkılan kapısına
menteşeler çaktığım
Dün yine oradaydım dört
yanını dolaştım
Köşe bucak her yeri
örümcek ağı sarmış
Yokluğuna üzüldüm felek
ile dalaştım
Sensiz bu dünya bana bir
avuç kadar darmış
Ne hayaller kurmuştum ben
bu evi boyarken
Beyaz gelinliğinle seni
getirecektim
Sen sobanın üstünden
çayımızı koyarken
Ben divanın üstünde sessiz
oturacaktım
İnce belli bardakta
birleşince elimiz
Önce çayı sen benim ağzıma
tutacaktın
Şaşkınlıktan lal olup
kitlenince dilimiz
Ben üfleyecektim de çayı
sen yutacaktın
İpek geceliğinle yastığa
baş koyunca
Dağılan saçlarına öylece
bakacaktım
Hadi yat artık diyen o
sesini duyunca
Daldığım o hülyadan
irkilip çıkacaktım
Aşkımızın meyvası kızımız
olacaktı
Adını ya Gülperi ya Efsun
koyacaktık
Bu eski evin içi neşeyle
dolacaktı
Ömrün hazan çağında huzura
doyacaktık
Örümcekli camlardan
bahçemizi seyrettim
Adını verdiğim o fidan
meyvaya durmuş
Bilsen nasıl üzüldüm
bilsen nasıl kahrettim
Seni böyle severken
ayrılması ne zormuş
Dön desem şimdi sana
bilirim ki dönmezsin
Aşkımızın üstünde
örümcekler geziyor
Beklide ömür boyu adımı da
anmazsın
Böyle kara kaderi hangi
kalem yazıyor